57. Bölüm: Bıçak. (2)

24 5 9
                                    

Bölüm fazlasıyla uzun olduğundan iki bölüme ayırmak istedim, bölüm sonunda düşüncelerinizi yazmayı unutmayın, iyi okumalar...

***

"Baba... Biz boşanamayız." dedim ama bu düşünmeden söylediğim bir cümleydi.

"Nedenmiş o?" diyerek kaşlarını çattı babam. Lafı nasıl çevirecektim?

"Çünkü..." diyerek oyalandım. "Eğer biz boşanırsak Zahit babayla şirketteki ortaklığınız sarsılacak."

Bu birkaç saniyelik süre zarfında aklıma ancak bu yalan gelebilmişti.

"Sen bunları düşünme." dedi ve elimden tutup peşinde sürüklemeye başladı. "Hadi, evimize gidiyoruz."

"Hayır, baba." dedim ve durdum. "Ben burada kalacağım."

Burada kalmam gerekiyordu.

"Kızım, haline bak. Hepsi onların yüzünden." dedi ve gözü kaşımın üstündeki sargıya takıldı. "Yüzüne ne oldu?"

"Ufak bir kaza..." deyip geçiştirdim.

Sokakta yattığım gecenin ertesi sabahı fark ettiğimi, nasıl olduğunu bile bilmediğimi söyleyemezdim.

Ardından gözleri sargılı bileklerimi buldu.

"Değdi mi kızım?" dedi hüzünle. Gözlerimi kapattım bileklerimi görmemek için.

Babamla birbirimize hüzünle baktıktan sonra bir şey söylemeden gitti. Başımı öne eğdim.

Akşam olduğunda evimde, tek başımdaydım.

Belki de değildim.

Boşluk... İçinde hiçbir şeyi barındırmayan, simsiyah, resmen bir kara delik. Sizi içine çekiyor ve nereye gittiğinizi bilmiyorsunuz. Sizi hep olumsuz düşündürüyor.

İşte bu dönem, asla yalnız kalmamanız gerekiyor. Ben mi? Ben yalnızım. Galiba buradan da kaybettim.

Evin salon bölümünde, bir başıma içiyordum.

Bir dakika, alkol yasaktı, değil mi?

Artık değil...

Çünkü, alkol benim tek dostumdu.

Yazardan:
Ezgi... Ormanın derinliklerinde, mahsur kalmış, zavallı bir çocuk gibiydi. Ne ailesi ondan haberdardı, ne de arkadaşları...

Ezgi, tereddütlü adımlarla dökülmüş yapraklar arasında gezmiş, gezmiş... Evini arıyormuş meğer.

Fakat bilmediği acımasız bir gerçek vardı ki, onun evi yoktu. O, evsizdi...

Belki bir aslan çıkardı karşısına. Belki bir kurt, ya da köpek... Küçük bir çocuk bunlardan korkar mıydı? Evet... Korkardı.

Ama o küçük kız aslana, kurda ya da köpeğe yem olamayacaktı.

O küçük kızın ruhunu Evgin kurtaracaktı...

Gece saatlerinde evden kimseye görünmeden çıkmıştı Evgin. Gideceği yer belliydi ve acele etmeliydi.

Arabasıyla yola çıktığı sokak ıssızdı fakat oradan uzaklaştıkça insanlar, arabalar artıyordu. Ezgi'nin evine gidiyordu.

Dikkat çekmemek için uzak bir yere park etmişti arabasını. Ezgi'nin beyaz renkteki villasına yürürken aklındaki düşünceler onu yalnız bırakmıyordu.

Neden buradaydı şu an? Ne için gelmişti? Ezgi'yle kavga etmeye mi? Onu gözetlemeye mi? Bu soruların cevabı kendisinde bile yoktu.

Evin bahçesine arka kapıdan girmeyi başarmıştı. Ezgi görünürde yoktu, demek ki evin içindeydi.

Sessiz adımlarla yaklaşmıştı eve. Kimseye görünmemek için sırtını duvara yaslamıştı ki soğuk bir metal başına dayanmıştı.

Silah.

"Buraya elini kolunu sallayarak girebileceğini mi sandın?" dedi tanıdık ses.

Ateş.

Evgin, Ateş'e döner dönmez Ateş'in bileğini tuttu ve silahın yere düşmesini sağladı. Silahı ayağıyla uzağa fırlattı.

"Sen buraya elini kolunu sallayarak girebileceğini mi sanıyorsun?" dedi Evgin, Ateş'i tekrar ederek.

"Ezgi'yle bir anlaşma yapmıştık, biliyor musun?" dedi Ateş keyifle.

"Onun adını ağzına alma!" dedi Evgin.

"Ona istediğini vermiştim, karşılığında da seni öldürmesini söyledim." dedi Ateş, Evgin'i umursamadan. "Ama yapmadı. Çünkü sana aşık, seni seviyor."

Evgin bir saniyelik duraksamadan sonra Ateş'e baktı.

"Ezgi'nin işini ben yapacağım." dedi ve cebinden çıkardığı bıçağı Evgin'e doğrulttu.

"Sen Buse'yi tanıyordun, değil mi?" dedi Evgin, bıçağı umursamazken.

"Onun adını-"

"Bence sen ağzına alma." diyerek Ateş'in lafını devam ettirdi Evgin. "Buse'yi senden daha iyi tanıyorum."

"Sen fazla olmaya başladın." dedi Ateş ve bıçağı saplamak üzere havaya kaldırdı. Fakat Evgin, onu engelledi.

"Buse'yle ne haltlar yiyordun, anlatacaksın bana!" dedi Evgin, Ateş'i tutarken.

"Beyefendiye bir de hesap vereceğiz, ha?" dedi Ateş sinir bozukluğuyla gülerek.

"Benim sabrımla oynama!" dedi Evgin öfkeyle.

Bıçak oradan oraya savruluyordu.

"Ezgi benim, anladın mı? Siktir git hayatımızdan!" dedi Ateş, elindeki bıçakla.

"Bırak şunu!" dedi Evgin.

Ve keskin bir bıçak sesi.

Ve sessizlik.

RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin