39. Bölüm: Üvey.

32 6 13
                                    

Yatakta, yana dönük bir şekilde yatıyordum. Moralim oldukça bozuktu. Saat gece yarısını geçmiş ve Evgin eve gelmişti fakat uyuma numarası yaptığından halimi fark etmemişti.

Hamile değildim.

Test, negatifti.

Derin bir iç çektim hüzünle. Kendimi fazla umutlandırmıştım.

Belki de testi erken yapmışımdır?..

Hayır. Hamile değildim.

Ve bu gerçeği hiçbir şey değiştirmeyecekti.

Ertesi gün...
Gece olmuştu ve ben kendimi bir gece kulübüne atmıştım. Evgin'in haberi yoktu, olsa gitmeme izin vermezdi.

Zerya'nın söylediklerine uyarak içki içmeyecektim. Sadece biraz dans, müzik, eğlence... Bu bile yeterdi kafa dağıtmama.

"Churchill alabilir miyim?" dedim barmene ve beklemeye başladım. Barmen bardağı önüme koyunca bardağı aldım ve insanların arasına karıştım.

Dans edenlerin arasından geçtim ve sahnenin karşısına geçip şarkı söyleyen kızı dinlemeye başladım.

Ah ne zormuş, bitsin demek,
Hâlâ severken seni,
Dudaklarını öpmemek,
Bir yabancı gibi...

Hüzünlü bir tebessümle şarkıyı dinliyordum.

Bilirsin ayrılık konusunda,
İyi değiliz ikimizde,
Bir kıvılcım yeterdi her zaman,
Koşup geri dönmemize...

Bir yandan da şarkıyı mırıldanıyordum. Kahkaha atan insanlar, sevgilileriyle dans eden gençler, efkarlanıp tek başına içenlerle doluydu mekan. Bu ortamda derttaşınızı bulabilirdiniz.

Tam gülerek arkamı dönmüştüm ki gördüğüm şeyle elimdeki bardak yere düştü ve kırıldı. Etraftakiler aldırmadan eğlencelerine devam ettiler ama bana resmen kal gelmişti.

Karşımda gördüğüm kadın, anneme benziyordu...

"Vera..." diye sayıkladım adını. Hayır, o kadın annem değildi. Ama ona benzeyen birini gördüğümde bile anılar zihnimde canlanıyordu...

Kırılan camlar, bağırışlar, ağlayışlar... Hepsi benim için bir travmaydı.

Sorun annemde değildi, annemin arkasında bıraktığı enkazdı.

Sorun üvey annemdi.

Telefonumun çalmasıyla dikkatim dağıldı. İnsanların arasından geçip sessiz bir yerde durdum ve aramayı açtım.

"E... Efendim?" diyebildim zorlanarak. Arayan Evgin'di.

"Neredesin sen? Bana haber vermeden çıkıp gitmişsin." dedi, sesinde hesap sorar gibi bir eda yoktu. Sanırım gerçekten merak etmişti.

"Ben..." dedim. Cümleleri toparlayamıyordum. Hepsi o kadını gördüğüm içindi.

"Sen, ne?"

"Yoldayım." diyerek yalan söyledim. "Bir yere uğramıştım, eve geliyorum."

Onun cevabını bile beklemeden telefonu kapatıp cebime koydum ve hızla oradan çıktım.

Arabama atlayıp kısa sürede eve gelmiştim ama geçirdiğim şok tarzı şey hâlâ beni konuşturmuyordu.

Eve girer girmez merdivenlere yöneldim ve odamıza girdim.

"İyi misin?" dedi Evgin telaşımı fark edince.

"İyiyim Evgin." desem de sesimden bile anlaşılıyordu bir şey olduğu.

"Emin misin?" diye sordu.

Keşke sormasaydı...

"Hayır..." dedim titreyen sesimle. Gözlerimin dolmasına engel bile olamadan hıçkırdım.

"Ne oldu?" dedi hayretler içerisinde. Ona hak veriyordum, daha önce hıçkıra hıçkıra ağladığımı görmemişti.

Zaten ağlamazdım.

Bir şey hariç...

"Ona çok benziyordu..." diyebildim gözyaşlarımın arasından.

"Kim? Kime benziyordu?" dedi. "Söyle."

Aniden kulağımda bir çınlama duydum. Ardından sesler. Cam kırılma sesleri. Yankılanıyordu kafamın içinde. Bu da gözlerimi kapatıp yere düşmemi sağlamıştı.

Özür dilerim, üvey annem. Ben hiçbir şey yapmadım, her şeyi sen yaptın. Ama...

Özür dilerim.

RastlantıDonde viven las historias. Descúbrelo ahora