36. Bölüm: Sır.

36 6 41
                                    

"Ezgi, benden her şeyi iste. Dünyaları iste ama bunu... Yapamam."

Gözlerimi çaresizce kapattığımda saklanan gerçeklerin olduğunun farkındaydım. Herkesin sakladığı, bir tek benim bilmediğim o gerçek neydi?

Evgin'in geçmişi neden sır gibi saklanıyordu?

"Savaş, lütfen." dedim yalvarırcasına elinden tutarak. "Bunu bilmeye ihtiyacım var. En çok da hakkım var. Ben onun karısıyım."

"İşte bu yüzden gidip ona sormalısın." dedi. "Başkasından öğrendiğini duyarsa beni yaşatmaz."

"O kadar ciddi ne olabilir?" dedim merakla.

"Üzgünüm..." dedi ve daha fazla konuşamadı. Ben çaresizce hasta yatağına geri yattım ve düşünmeye başladım.

Bunu bir an önce öğrenmeye kararlıydım ama kimden, nasıl öğrenecektim?

Benim bildiğimi sanan birinden.

Zahit babadan.

Ertesi gün...
Aklıma gelen saçma sapan teorilerle sabahı etmiştim. Savaş, sabaha kadar zerre uyumamıştı.

Onlar benim ailemdi ve onlara minnettardım.

Sabahın erken saatlerinde herkes odaya toplanmıştı. Zerya, vizeye çıkmış ve odaya bilgilendirme yapmak için girip çıkmıştı. Onun dediklerine göre biraz yürümem gerekiyordu.

Odada Savaş, Barış, Evgin, Büge ve Sasha vardı. Beşi de bana destek olmak için elimden kolumdan tutuyordu.

"Dur, yavaş..." dedi Evgin ben ayağa kalkarken.

"Canın yandı mı?" dedi Büge endişeyle.

"Merak etmeyin. İyiyim ben." dedim göz devirirken. Benim için endişelenmelerini ve canlarını üzmelerini istemiyordum.

"Merak etmeyip de ne yapacağız?" dedi Sasha. İki büklüm kaldığımı görünce daha da kızdı. "Bak, canın yandı işte."

Kızması bile tatlıydı.

Odadan Evgin ile beraber çıkmıştık. Diğerleri orada kalmıştı, başbaşaydık.

"Neden böyle bir şey yaptın?" diye sordu Evgin biz koridorda yürürken.

Bir yandan da geçmiş olsun diyen meslektaşlarıma teşekkür ediyordum.

"Geçmiş olsun hocam."

"Ezgi hocam, çok geçmiş olsun."

"Hocam, daha iyisinizdir umarım. Geçmiş olsun."

"Geçmiş olsun hocam, bir an önce geri dönün. Özledik sizi."

"Teşekkür ederim, sağ olun..." diye yanıt verdim her birine, gülümseyerek.

Ardından Evgin'e döndüm.

"Bilmiyormuş gibi soruyorsun bir de..."

"Benim yüzümden mi?" dedi hayretle.

"Evet." dedim fısıldayarak. Kimsenin bu konuşmayı duymasını istemiyordum. "Hepsi senin suçun."

Sinir bozukluğuyla güldü.

"Abartma istersen." dedi bir anda ciddileşerek.

"Ben mi abartıyorum? Ben mi yatıyorum Buse'yle!" dedim fısıldayarak bağırarak. Konuşurken ona doğru döndüğümden ameliyatlı yerim acımıştı.

"Sen Ateş ile yatıyorsun." dedi fısıldayarak.

Biz, herkesin bizi tanıdığı hastanenin ortasında kavga ediyorduk!

"Seninle zorla evlendim diye sevgilimi bırakacak halim yoktu ya." dedim göz devirerek.

"Evet. Sen nasıl bırakmadıysan bende bırakmadım sevgilimi."

Yürüyeceğiz bahanesiyle koridora çıkmışken, koridorun ortasında durmuş atışıyorduk.

"Çapkınlık yapmasaydın da evlendirmeseydi baban seni." dedim. "Hem biriyle evlenmek zorunda kaldıysan gidip Buse'yle evlenseydin. Beni niye karıştırdın!"

"Babamın, seni evlendireceğim, deyişinin ertesi günü evleneceğimi bilseydim, şu an seninle değil Buse'yle evli olurdum."

"Ben de Ateş'le evli olurdum!" dedim fısıldayarak. İkimizde sessizce konuşuyorduk.

Tamamen sessizlik olduğunda ortamı ben bozdum.

"Her şeyi sen başlattın." dedim parmağımla onu işaret ederek.

"Babam başlattı." dedi kestirip atarak.

"Tamam, madem baban başlattı, madem ben senin karınım... Bunu bilmeye hakkım var." dedim ve merak ettiğim o şeyi sormaya hazırlandım.

"Neyi?" dedi afallayarak.

"Sen ve seninle beraber herkesin sakladığı o sırrı. Benim de bilmeye hakkım var."

Önümüze dönüp kaldığımız yerden yürümeye devam ettik.

"Demek merak ediyorsun." dedi sırıtarak. Göz devirdim.

"Merak falan etmiyorum. Sadece, adımdan neden nefret ediyorsun, bunu öğrenmek istiyorum."

"Adından nefret etmiyorum." dediğinde duraksadım. "Senden nefret ediyorum."

"Ona ne şüphe..." dedim gülerek. "Ben senden daha çok nefret ediyorum."

"Tamam, o sırrı bilemene de gerek yok o zaman." dedi gülerek.

"Evgin!" dedim ona yumuşak bir şekilde vurarak. Ani hareketler yaptığım için canım yanıyordu, karnımı tuttum.

"Yapma şöyle şeyler." dedi Evgin kolumdan tutarak.

Odaya geri döndüğümüzde Zahit baba ile ilgili konuşuyorlardı.

"Tam gidecek vakti bulmuş." diyordu Barış göz devirerek. "Bütün işleri bize bırakacak."

"Ne oldu?" diye sordu Evgin.

"Babam bir süreliğine Amerika'ya gidiyormuş." diye yanıtladı Savaş. "Bütün iş güç bize kaldı anlayacağın."

Gözüm yere daldı. Zahit baba gidecekti.

Ve ben, o sırrı öğrenemeyecektim.

RastlantıWhere stories live. Discover now