51. Bölüm: Hisse.

18 5 10
                                    

Derin derin nefes almaya çalışıyordum. Hayır desem bana o uyuşturucuyu vermezdi ve ben kalp krizi geçirebilirdim. Evet desem, bu hayatımın sonu olabilirdi. Üstelik babam da şirketin ortağıydı. Bir tek Yesariler değil, bizde etkilenirdik bu durumdan.

Uzun uzun düşünmeye vaktim yoktu. Bu yüzden aldığım kararı söylemek zorundaydım.

"Kabul..." dedim çıkmayan sesimle. Ateş doğrulmama yardım etti ve önümdeki sehpada duran kağıdı imzalattı.

Artık çok geçti.

Uyuşturucuyu alır almaz yine rüyalara daldım ve uyandığımda kıyamet kopacaktı.

Uyandığımda her zamankinden daha bitkin bir haldeydim. Bir an önce eve gitmeli ve tüm gün dinlenmeliydim.

O an dank etmişti, hassiktir.

Ben, bana ait olan tüm hisselerimi Ateş'e vermiştim.

Ve bu benim sonumdu.

Koridordan odama ulaşan televizyon sesi beni meraklandırmıştı. Güçlükle ayağa kalkıp koridorda yürüdüm ve geniş bir odaya geldim. Hâlâ Ateş'in mekanında olduğumun farkındaydım.

Televizyonda haberler vardı...

"Dün, gece saatlerinde ülkeyi sarsacak bir olay yaşandı. Yesarilerin gelinlerinden olan Ezgi Yesari, dün gece ona ait olan tüm hisselerini bir başkasına devretti. Yesari ailesi, sabaha şok bir şekilde uyanırken, Ezgi Yesari'nin ortalıkta olmadığı konuşuluyor."

Spiker kadını dinlerken sesler yankılanmaya başlamıştı. O haberde tek suçlu bendim, evet ama olayın aslını bilmedikleri sürece beni yargılama hakları yoktu. Ben tehdit edilmiştim, Ateş tarafından. Ama kimse bunu dile getirmemişti. Eğer o haberde bu söylenseydi ben değil, Ateş kötülenirdi.

Hisseleri devrettiğimi herkes biliyordu.

"Günaydın." dedi Ateş gülümseyip yanıma gelerek. Ondan bir iki adım uzaklaştım.

"Günaydın mı?" dedim öfkeyle. Ateş, saçlarımla oynayacakken geri çekildim. Eli havada kaldığında ifadesini bozmamıştı.

"Yapma böyle." dedi. "Hiçbir şey senin suçun de-"

"Evet, çünkü senin suçun!" dedim bağırarak. "Ya hayatımdan defol git, ya da senin beni tehdit ettiğini herkese söyleyeyim!"

Hızlıca binadan çıkarken sinirden ellerim titriyordu. Ne yani, hiçbir şey olmamış gibi eve mi gidecektim? Belki de gözlerine gözükmezsem daha çok kızarlardı...

Arabayı çalıştırıp eve doğru yol aldım. Şimdi ne olacaktı? Ne tepki vermişlerdi? Ne düşünüyorlardı benim için?

Arabamı evin garajına park ettiğimde tüm magazinciler peşimdeydi.

"Ezgi Hanım, hisseleri devrettiğiniz doğru mudur?"

Evet.

"Ezgi Hanım, hisseleri devrettiğinizden Zahit Bey'in haberi var mıydı?"

Yoktu...

Soru soran onca insandan kurtulmaya çalışarak kapının önüne gelmiştim. Fakat bir sorun vardı, bunca zaman yüzüme gülümseyen güvenlikler şu an beni içeri almıyorlardı.

"Ezgi Hanım, giremezsiniz." dedi ikisinden biri bana engel olarak.

"Nedenmiş?" dedim umursamazca.

"Zahit Bey'in kesin emri var. Girmeniz yasak."

Duyduğum şeyle duraksamıştım.

Zahit baba, resmen beni evden atmıştı.

"Ne..." dedim, neredeyse ağlayacaktım.

Diğer korumalar röportajcıları uzaklaştırırken Evgin, evin bahçesinde belirdi. Bana öyle soğuk, öyle öfkeli bakıyordu ki gözlerim dolmuştu.

"Gelsin." diye emir verde beni eve sokmayan adamlara.

"Ama efendim-"

"Gelsin, dedim." dedi Evgin gözlerini benden ayırmadan. "Sorumluluğu bende."

"Çekil." dedim ızbandut gibi dikilen adamlara.

Geçmeme izin verdiklerinde Evgin'e koştum.

"Evgin!.." diyerek ona sarılacaktım ki beni durdurdu

Beni. Durdurdu. Tek eliyle. Ona dokunmamı engelledi.

"Yaklaşma." dediğinde gözümden bir yaş süzüldü. Beni tanımıyormuş gibiydi.

"Evgin..." dedim hayretle.

"Bir gün daha kalıp defolup gideceksin bu evden." dedi acımasızca. "Bir gün bile istemezdim seni ama babamın seninle konuşacakları varmış. Yarın Amerika'dan dönüyor."

Bir gün bile istemezdim seni.

Terk edilmiş hissediyordum.

Ve bu dünyanın en kötü hissiydi.

Bir başına bırakılmış hissediyordum.

Ve bu dünyanın en kötü hissiydi.

Evgin benden nefret ediyordu.

Ve bu dünyanın en acı şeyiydi.

RastlantıWhere stories live. Discover now