33. Bölüm: Kimse.

32 7 21
                                    

Yazar'dan:
Ezgi'nin kaza yaptığını gören bir kadın, aracını sağa çekti ve yolun ortasına sürüklenen Ezgi'nin yanına koştu.

"Hanımefendi, beni duyuyor musunuz?" dedi onun yanına eğilerek.

Ezgi'nin kaskı yoktu, bu yüzden başına oldukça darbe almıştı.

Kadın, Ezgi'nin halini görünce ambulansı aramaya koyuldu. Motorun çarptığı arabaya da baktı, Ezgi'den başka yaralılar da vardı.

"Alo, burada üç yaralı var, kaza oldu. Ambulans gerekiyor." dedi ve soğukkanlılıkla adresi verdi.

Ambulans dakikalar içinde gelirken Ezgi'nin durumu iç açıcı gözükmüyordu.

Yaralılar hastaneye kaldırıldığında Ezgi'nin ekranı paramparça olan telefonu hâlâ çalıyordu.

Arayan Evgin'di.

Ama telefona bakan kimse yoktu.

Kadın, Ezgi'nin yerdeki telefonunu cebine attı ve Ezgi'yi yalnız bırakmamak için ambulansa onunla bindi.

Birkaç saat sonra, Ezgi ameliyattan çıkmıştı. Kadının çocukları olduğundan hastanede daha fazla kalamamış ama Ezgi'nin telefonunu hemşirelerden birine iletmişti.

Nihayet doktor ameliyathaneden çıkmıştı.

"Ezgi Yesari'nin yakınları..." dedi ve etrafa baktı.

Kimse yoktu.

Ezgi yoğun bakıma alındığında, hemşire serumu değiştirmek için odaya girdiğinde susmayan telefonu duydu.

"Alo?" dedi hemşire aramayı açtığında.

"Siz kimsiniz?" dedi Evgin telefonun öbür ucundan.

"Ben Serenay. Hemşireyim. Siz, Ezgi Yesari'nin yakını mısınız?"

"Evet... Ne oldu ona!" dedi endişeyle. Tam da tahmin ettiği şey olmuştu.

Ezgi kaza yapmıştı.

"Ezgi Hanım bir kaza geçirdi. Durumu ağırdı ama tehlikeyi atlattı. Eğer hastaneye yakın bir yerdeyseniz, buraya gelmenizi tavsiye ederim. Doktorun bilgilendirmesi gereken bir konu var."

"Tamam, hemen geliyorum ben..." dedi Evgin ve hastaneye yol almaya başladı.

Evgin hastaneye gittiğinde doktor onunla konuşmaya hazırdı.

"Ezgi..." Gözlerini yumdu ve duraksadı. "Ezgi Yesari'nin doktoruyla görüşecektim.

"Tabi, bir saniye." dedi sekreter ve önündeki bilgisayara döndü. "Dördüncü katta, odasında."

"Teşekkürler." dedi ve aceleyle dördüncü kata çıktı.

Ezgi'nin doktoru, meslektaşı Zerya'ydı.

"Zerya?" diyerek odaya girdi Evgin. Önceden az da olsa tanışıyorlardı.

"Evgin, hoş geldin. Otur lütfen." dedi Zerya koltuğu göstererek.

Evgin endişeyle oturduğunda odada derin bir sessizlik vardı.

"Zerya, her şeyi açıkça anlatmanı istiyorum. Durumu kötü mü?"

Zerya, Evgin'in Ezgi'yi kastettiğini anlamıştı.

"Durumu şu an stabil. Ancak, kask takmadığı için sürüklenirken başına ciddi derecede hasar almış. Hafızasını kaybetme ihtimali var."

Evgin olanları sindirmek için duraksadı. Zerya konuşmaya devam etti.

"Daha da önemlisi, iç kanama geçirdi." dediğinde Evgin Zerya'ya baktı. "Rahmi oldukça etkilenmiş. Bu yüzden senden bir şey istemek zorundayım Evgin."

Zerya, cebinden çıkardığı ilacı masaya koydu.

"Bu ilacı, Ezgi'ye içirmen lazım. Bu dönemde ilişkiye girebilir ama asla hamile kalmamalı. Bu ilaç da bunun için."

Evgin başını sallamakla yetinerek ilacı eline aldı ve cebine attı.

"Ezgi'nin bebek konusunda ne kadar hassas olduğunu biliyorum. Ona söylesem büyük ihtimalle bu ilacı içmez. O yüzden, bunu gizlice yapmalısın."

Evgin başını öne eğdi. Zaten bu kazayı da bu yüzden yapmamış mıydı? Bu yüzden Ezgi ona bıçak çekmemiş miydi? Bu yüzden deli gibi ağlamamış mıydı...

"Sağ ol Zerya." diyerek ayağa kalktı Evgin. "Onu görebilir miyim?"

"Şu an ziyaret için erken. Yoğun bakımda tutuyoruz..."

"Ben de mi göremem?" diyerek ısrar etti Evgin.

"Peki... Sadece beş dakika." dedi Zerya hüzünle gülümseyerek. Beraber yoğun bakıma gittiler.

Evgin, Ezgi'yi görür görmez hüzünlendi. Serumlar, oksijen maskesi, yüzünde ve kollarındaki yaralar...

Evgin, Ezgi'nin yanına oturdu ve elini tuttu.

"Yalnız değilsin..." dedi Ezgi'ye bakarak. "Beni, her ne kadar insan yerine koymasanda ben buradayım. Yanındayım."

Zerya yaklaştı ve elini Evgin'in omzuna koydu.

"O iyi olacak." dedi gülümseyerek. "Yarın odaya alacağız."

Evgin başını yukarı aşağı salladı ve ayağa kalktı. Ezgi'ye son kez baktı ve yoğun bakımdan çıktı. Telefonu çalıyordu, dikkati dağılmıştı.

"Efendim?" dedi kimin aradığına bakmadan aramayı açarak. Sesi o kadar yorgundu ki...

"Evgin, neredesin?" dedi Barış.

"Hastanedeyim." diyerek cevap verdi Evgin yalan söylemeden. "O kaza geçirdi abi, engel olamadım..."

"Kim? Kim kaza geçirdi oğlum? Ezgi mi?"

"Evet..." dedi tepkisizce. "Yoğun bakımda."

"Tamam, sen kal orada, ben geliyorum." dedi Barış ve telefonu kapattı. Evgin ayakta dikilerek Barış'ı bekliyordu.

"Evgin!" Birinin ona seslenmesiyle kendine geldi Evgin. Barış, dakikalar içinde hastaneye gelmişti.

"Abi..." diyerek sarıldılar birbirlerine. "Ben yapamadım abi, engel olamadım..."

"Şş... Tamam." dedi ve Evgin'in ona bakmasını sağladı. "Hiçbiri senin suçun değil, yalnızca bir kaza."

"B-biz telefonda konuşuyorduk. Ne olduysa bir anda oldu. Abi, ben ona çok kötü davrandım..."

Evgin'in son cümlesinden sonra tekrar sarıldılar.

"Nasılmış? Gördün mü onu?" dedi Barış, Evgin biraz sakinleştikten sonra. Bir kenara oturmuş, karşılarındaki yoğun bakım kapısını izliyorlardı.

"Gördüm..." dedi başını sallayarak. "İyileşir, değil mi abi?"

"İyileşecek tabi." dedi Barış teselli edercesine. "Üzme kendini. Ezgi uyanınca seni görmek ister, böyle çıkma karşısına, üzülür."

"Beni görmek ister mi gerçekten..." dedi Evgin, Barış'ın duymayacağı bir şekilde.

Evgin'e göre o, Ezgi'nin görmek isteyeceği son kişiydi.

Fakat,

Evgin, Ezgi'nin görmek istediği tek kişiydi.

RastlantıWhere stories live. Discover now