27. Bölüm: Düşük.

37 6 36
                                    

Gözlerimi ağırca açtığımda sert bir yatakta olduğumu hissetmiştim. Duyduğum hastabaşı monitörü sesi boğuktu ama giderek normalleşmeye başlıyordu.

Neredeydim ben?

Başta algılayamasamda hastanedeydim. Parmağımda nabız ölçer takılıydı. Yüzümde oksijen maskesi vardı.

Etrafa bakındığımda hastane odasında olduğumu anladım. Başımı diğer yöne çevirince, endişeyle ağlayan Sasha'yı gördüm.

"Sasha..." dedim kısık çıkan sesimle.

"Ezgi!" diyerek ayağa kalktı. "Uyandı, Zerya, uyandı!"

Zerya, bu hastanedeki meslektaşımdı. Tam kapıdan çıkacakken Sasha'nın seslenmesiyle durmuş ve bana dönmüştü.

"Günaydın Ezgi..." diye fısıldadı Zerya ışıklı kalemle gözlerime bakarken. "Tepki veriyor, bilinci açık."

Elimi zar zor yüzüme götürüp oksijen maskesini aşağı çektim ve konuşmaya başladım.

"Ne oldu..." diye sorduğumda Zerya ve Sasha birbirlerine baktılar.

"Sen iyice kendine gel, konuşuruz." dedi Sasha elimi tutarak. Sabırsızca doğruldum.

"Sasha-" diyecekken karnımda bir acı hissettim. "Ah!"

"Kalkma." dedi beni yatırırken.

"Ne olduğunu söyleyecek misiniz artık!" dedim sinirle. Sasha ağlamaya devam ediyordu. "Sasha, ne oldu..."

"Çok özür dilerim Ezgi..." deyip ağlayarak çıktı odadan. Zerya'ya döndüğümde göz göze geldik.

"Zerya?" dedim. "Anlat."

"Ezgi, bunu muhtemelen bilmiyordun..." dedi yanıma otururken.

"Neyi?" diye sordum sabırsızca.

"Sen bayıldığında, kanaman olmuş. Bunu gayet normal karşılamıştın, değil mi?"

Başımı yukarı aşağı salladım.

"Evet?" dedim.

"Ezgi..." deyip elimi tuttu. Ben ciddiyetle ona bakıyordum. "Birkaç kez şiddetli sancılar yaşamışsın, değil mi?"

"Evet, söyle artık. Çatlatmayın insanı!" dedim stresle.

"Sancı ve kanamalarının sebebi... Bebeğinmiş."

Duraksadım. Başımı öne eğip düşünmeye başladım. Benim, bebeğim mi olacaktı?

Sevinçle ona döndüm ama endişeli yüzünü görünce yüzüm düştü.

"Niye bu kadar üzgünsünüz o zaman?" dedim gülümseyerek. "Benim, bebeğim mi olacak şimdi?"

"Ezgi, çok üzgünüm..." dedi ve konuşmaya devam edemedi.

"Zerya, ne oldu bebeğime?"

"Bebeğin..." dedi elimi sıkı sıkı tutarak. "Artık hayatta değil."

Bebeğin artık hayatta değil.

Artık hayatta değil.

Hayatta değil.

Değil...

Bu cümle kulaklarımda yankılanırken aynı zamanda kulağım çınlamaya başlamıştı. Ben tepkisizce Zerya'ya bakmaya devam ediyordum. O ise konuşmaya...

"Stres, alkol ve madde kullanımı yüzünden bebeğin hayata tutunamamış."

Bebeğin hayata tutunamamış.

Hayata tutunamamış.

Tutunamamış...

"Kanamaların, düşük yaptığın içinmiş."

Kanamaların, düşük yaptığın içinmiş.

Düşük yaptığın içinmiş...

"Ve sen bunu uzun süre fark etmediğinden bebek seni zehirlemiş. Bu yüzden bayılmışsın."

Bebek seni zehirlemiş.

Seni zehirlemiş.

Zehirlemiş...

Bu yüzden bayılmışsın...

Ben şokla önüme döndüğümde odanın kapısı açıldı, muhtemelen Sasha gelmişti.

"Söyledin mi?" dedi Sasha Zerya'ya.

"Evet..." dedi Zerya ve elimi tutmayı bıraktı. Ayağa kalktı.

"Geçmiş olsun." diye fısıldayarak sessizce odadan çıktı.

Aklıma gelen şeyle aceleyle karnıma baktım kıyafeti sıyırıp.

Dikiş izi.

"Ezgi..." dedi Sasha beni durdurmaya çalışarak.

Karnıma dokundum.

Ama içeride bebeğim yoktu.

Bu dikiş acıtmazdı, bilirdim. Çabucak erir giderdi. İyileşirdi.

Ama o dikişin sebebi bir cana son vermekse,

Asla iyileşmezdi.

RastlantıTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon