10. Bölüm: Yıldızların Altında.

39 8 50
                                    

Otele kadar gelmiştik, tüm yol boyunca sesimi çıkarmamıştım. Zamanı gelince öğreneceksin. Ne demekti bu?

"Geldik." Hâlâ yere bakıyordum.

Birinin koluma dokunduğunu hissettim. Başımı camdan yana çevirince Evgin olduğunu gördüm.

"İyi misin sen?" diye sordu. Başımı salladım.

"Hı hı."

"İn hadi. Geldik." Nazikçe söylemişti. Söylediklerini düşündüğümü biliyordu.

Tekrar başımı sallayıp arabadan indim. Otel odamıza tekrar gelmiştik. Gelir gelmez giyinme odasına gittim, buranın bizim evden hiç farkı yoktu.

Üstüme geceliğimi giyip saçımdaki tokayı çıkardım. Bazı tutamları sarı olan kumral saçlarım, salıkken canlı ve oldukça uzundu.

Giyinme odasından çıktığımda Evgin'in telefonda konuştuğunu gördüm. Çoktan siyahlar içinde giyinmişti.

"Babamın zoruyla geldik. İzmir'deyiz." Buse'yle konuşuyordu.

Ona aldırmadan yatağa girdim ve duvarın olduğu tarafa döndüm. Benim tarafımdaki komodinin üzerindeki lambayı kapattım. 

Evgin metresiyle konuşmaya devam ederken aklımdan hiç olmayacak şeyler geçiyordu. Alkolün de biraz etkisi vardı tabii ki. Acaba Evgin'in karnında onun çocuğunu taşısam Buse'den vazgeçer miydi yoksa Buse'ye mi kaçardı?

Ya da şöyle sorayım, Evgin hangimize daha çok aşıktı?

"Tamam, iyi geceler. Dikkat et kendine." dedi ve telefonu kapattı. Telefonu komodinin üstüne bırakıp ve ışığı kapatıp yanıma yatmıştı.

"İyi geceler." dedim sert bir şekilde. O ise benim çok şaşıracağım bir şey yapmıştı. Bana sarılmıştı.

"İyi geceler." dedi ve omzuma bir öpücük kondurdu. Gözlerimi kapattım. Neden beni ikilemde bırakıyordu? Neden iki dakika önce konuştuğu metresinden sonra yanıma yatıp bana sarılıyordu? Nasıl?

Ben ona arkamı dönük şekilde yatmaya devam ediyordum. Onun kolu ise belimi sarmıştı. Huzur ve güven veriyordu...

Sabahın ilk ışıklarında uyanmıştım. Saat sabahın beşiydi, düşünmekten de zar zor uyuduğum için uykumu alamamıştım.

Evgin yanımda yoktu ama onu umursamadan telefonuma baktım. Ateş dün gece geç bir saatte beni iki kere aramıştı. Doğrulup onu aradığım an anında açtı. Uyumadığını biliyordum. Uyumanın saçma ve zaman kaybı olarak görürdü hep.

"Günaydın. Erkencisin?" dedi. Balayına gittiğimi ona söyleyememiştim bile.

"Uyku tutmadı, günaydın." dedim ve derin bir nefes aldım. "Sana söylemeye fırsatım olmadı. Biz İzmir'e geldik. Tatile..."

"Hadi ya?" dedi ciddi bir sesle. Onun bu ciddiyetini, soğukkanlılığını ve duygusuzluğunu hep sevmişimdir. "Bugün buluşalım mı diyecektim bende sana."

"İki gün sonra dönüyoruz. Senle sabaha kadar vakit geçirmeyeli uzun zaman oldu." dedim gülümseyerek. Onun da keyfi yerine gelmişti ama hâlâ ciddiydi.

"Sen bir gel, özleyemeyeceğin kadar uzun bir gece geçireceğiz."

Güldüm.

"Anlaştık." dedim ve telefonu kapattık.

Evgin'i bulmak için yataktan kalktım ve yatak odasından çıktım. Burası gerçekten bir ev büyüklüğündeydi. Bunca zaman kaldığım oteller hep böyle olmuştu.

RastlantıWhere stories live. Discover now