21. Bölüm: Yemek.

33 7 42
                                    

"Nasıldı?" dedi Evgin yanıma gelerek. Ben şaşkınlıkla onu izliyordum.

İki saat boyunca burada, beni beklemişti.

"İyi geçti..." diyebildim sadece. Şaşkınlığımı bile gizleyememiştim.

Ertesi gün...

"Geçmişim!" dedim önümdeki dizüstü bilgisayara bakarak. "Sınavı geçmişim!"

"Sevindim." dedi Evgin gülümseyerek.

Bu, benim için sevindiği ilk andı.

Elime telefonu alır almaz Kardelen'i aradım.

"Alo, Kardelen? Sınavı geçmişim!" dedim heyecanla.

"Öyle mi?" dedi uykulu bir şekilde. "Çok, çok sevindim!"

Sabahın körü olduğu için onu uykusundan uyandırdığımı anlamam zor olmamıştı.

"Özür dilerim," dedim. "Uyandırdım sanırım..."

"Yok, yok. Önemli değil." dedi ve gülmeye başladı. "Artık intern doktorsun."

Ne söylediğinin farkına varıp gülümsedim.

"Çok mutluyum..." dedim ve bir süre sonra telefonu kapattık. Hızlıca aşağı indim, Sasha'yı orada bulacağımı biliyordum.

"Sasha," diye seslendim. "Sınavı kazanmışım!"

"Gerçekten mi?" dedi, şoka girmişti.

"Evet!" dedim, heyecanımı üstümden atamıyordum.

Sasha bir anda çığlık atıp bana sarıldı. Bende ondan farklı değildim.

"Tebrik ederim." dedi Savaş gülümseyerek. Ona teşekkür ettim.

"Bunu kutlamamız lazım!" dedi Sasha. "Bu akşam, dördümüz yemeğe çıkalım mı?"

"Bana uyar." dedi Savaş yanımıza gelerek. Kolunu Sasha'nın beline doladı.

"Banada." dedi Evgin merdivenlerden aşağı inerken. Üçümüz de ona döndük. "Ne o? Yemeğe mi gidiyoruz?"

"Evet." diye cevapladı Sasha.

Saatler sonra...

Nihayet akşam olmuştu ve biz lüks bir restorana gelmiştik. Oldukça güzel bir yerdi. Boğaz manzaralıydı. Müzik hareketliydi.

"Çok güzelmiş burası." dedim gülümseyerek. Bir yandan da şarabımı içiyordum.

"Biraz hızlı gitmiyor musun?" diye fısıldadı Evgin ben kadehi kafama diktikten sonra.

"Ne olacak ya?" dedim rahat bir tavırla. "Sınavı kazandım. İçim rahat. Bırak da biraz kafamı dağıtayım."

Sesini çıkarmadan önüne döndü.

Şarkı değiştiğinde bir anda herkes ayağa kalkıp dans etmeye başladı. Bu fırsatı kaçırmayan Savaş ve Sasha ayağa kalktı ve birbirlerine sarılarak dans etmeye başladılar.

Elimde şarap kadehiyle onları hayranlıkla izliyordum.

Evgin bir hareketle kolunu belime doladı ve beni kendine çekti. İstemsizce onun kucağına oturmuştum.

"Evgin, ne yapıyorsun? Herkesin içinde..." dedim şaşkınlıkla gözlerimi açarak.

Kalkmaya çalışıyordum ama belimden tutarak bana engel oluyordu.

"Hiçbir yere gidemezsin." dedi gözlerimin içine bakarak.

Saçlarımı okşamaya başladığında başımı göğsüne yasladım.

"Gurur duyuyorum seninle." dedi ben gözlerimi kapatmışken.

"Benimle oynamıyorsun, değil mi?" diye mırıldandım. Cevabından korkmuyor değildim.

Başımı kaldırmamla göz göze gelmemiz bir oldu. Kaşlarını çatmıştı.

"O nereden çıktı şimdi?" dedi. Konuyu dağıtmaya çalıştım.

"Hadi dans edelim..." diyerek ayağa kalkacaktım ki beni durdurdu.

"Bir şey sordum." dedi.

Ondan kaçılmıyordu.

"Önce ben sordum." dedim konuyu dağıtamayacağımı anlayınca.

"Oynamıyorum." dedi gözlerimin içine bakarak.

"Yemin de edersin sen şimdi..." diyerek dalga geçtim.

Daha sonra iki saniyeliğine dudaklarına yapıştım. Şarkı değişince tek elimi havaya kaldırdım. Ayağa kalktım ve ellerimle ellerini tutarak onu çekiştirdim.

"Hadi... Dans edelim!" dedim çocuklar gibi.

Çocuk değildim, hiç olmamıştım. Sadece sarhoştum.

"Saçmalama." dedi göz devirerek.

"Ne olur ki? En fazla incilerin dökülür!" dedim kahkaha atarak. Savaşlara bir bakış attı ve sonra ona istekle bakan bana döndü.

"Kafayı buldun iyice..." diye söylenerek ayağa kalktı. Küçük çocuklar gibi sevinirken ona sarıldım.

Şarkının sözleri aynı şöyleydi:

İyi ki o kuyuya indim,

İyi ki o şiiri sevdim,

İyi ki o sınırı aştım,

İyi ki kokuna bulaştım,

İyi ki bana bunu yaptın,

Sana şunu anlatmam lazım,

İhtilalinden önce,

Yalnız kendime hayrandım.

RastlantıWhere stories live. Discover now