43. Bölüm: Yıkık.

29 5 16
                                    

ZeryaEyllnder

Evgin'den:
Sabah olmuştu ama Ezgi hâlâ ortalıkta yoktu. Onu çok merak ediyordum ama merak etmeye hakkım yoktu, bunların tüm suçlusu bendim. Her ne kadar belli etmesem de ona ilaç verdiğim için pişmandım.

Tüm gece odamızdaki büyük koltukta oturmuş, elimde Ezgi'nin yüzüğüyle düz kadehteki konyağı içmiştim.

Ezgi'yi aramaya karar verip telefonu elime aldığımda birinin kapıyı tıklamasıyla durdum.

"Gel." dedim, kapı açıldı ve kapandı, gelene bakmadım.

"Evgin?" Tahmin ettiğim gibi, gelen Barış'tı. Halime şaşırmış olmalıydı.

"Gel abi, otur." dedim karşımdaki koltuğu işaret ederek. Barış endişeyle karşıma oturup konuşmaya başladı.

"Oğlum, ne senin bu halin? Ezgi nerede? Dün akşamdan beri gözükmediniz. Ne oluyor?"

Barış sorularını yağdırırken ne diyeceğimi düşünüyordum. En iyisi her şeyi anlatmaktı.

"O yok, Barış." dedim içkiden bir yudum alarak. "Dünden beri yok."

"Nasıl yok? Nerede?" diye sordu kaşlarını çatarak.

"Bilmiyorum..." dedim. "Dün, ona ilaç verdiğimi anladı. Gece geç gelmiş, gördün zaten. Sabah tekrar çıkmış gitmiş. Şu an nerede, bilmiyorum."

"Ne?" dedi Barış hayretle. "Nasıl aramazsın? Hiç mi merak etmedin? Ya başına bir şey geldiyse?"

Sessiz kalmakla yetindim. Haklıydı. Haklıydı ama benim ona karışma gibi bir hakkım yoktu.

"Tam onu arayacaktım, sen geldin."

Ezgi'den:
Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu bilemeyecek derecedeydim. Dün neler olduğunu az buz hatırlıyordum.

"Günaydın."

Yanımda birinin sesini duyduğumda kafamı sol tarafa çevirdim. Bu adamı daha önce görmüştüm. Ama nerede?

"Sen... Kimsin?" diyebildim zor çıkan sesimle.

"Dün gelip karşısına oturduğun ve yakasına yapıştığın barmen." dedi gülümseyerek. Hatırlamıştım. Çocuğun üstünde hâlâ aynı kıyafetler vardı.

Dank etti. Biz hastanedeydik. Hastane odasında. Hasta yatağındaydım.

Ben afallayarak etrafa bakarken adını bile hatırlayamadığım çocuk bana anlatmaya başladı.

"Dün sabaha karşı, ben barı kapatırken çıktın. Kendim giderim dedin, ben de seni öylece bıraktım ama sonra aklım kaldığından dönüp baktım. Barın önünde, yerdeydin."

Utanç içinde gözlerimi kapattım.

"Hastaneye getirdim seni. Doktor arkadaşın söyledi, birkaç gün önce trafik kazası geçirmişsin. Alkol aldığın için bayılmışsın, bünyen kaldırmamış."

Ben yediğim haltları dinleyip oflarken telefonumun çalmasıyla doğruldum.

"Sabahtan beri çalıyor. Dün, bana bir şeyler anlatmıştın, kocanı. O arıyor. Sen ne yapmak istersin bilemedim. Sen uyanana kadar açmadım telefonu."

"Çok teşekkür ederim..." dedim gülümseyerek. Telefonu sessize aldım ve kapattım. Evgin artık bana ulaşamayacaktı.

"Onunla aranda ne geçti? Dün biraz anlattın ama..."

Onun bu çekingen tavrına gülümseyerek yanıt verdim.

"Evet, ağır bir kaza atlattım. Bir bebeğimin olmasını çok istiyordum..." İstemsizce gözlerim doldu. "Ama kazada iç kanama geçirdiğim için organlarımın birçoğu zarar görmüştü, iyileşmeden hamile kalmam tehlikeliydi. Ama çok istiyordum..."

RastlantıDär berättelser lever. Upptäck nu