29. Bölüm: Dava.

36 8 51
                                    

Gece yarısını çoktan geçmişti saat. Ben meraktan odada volta atarken elim telefondaydı. Evgin'i aramalı mıydım?

Şirkette bana ne kadar kötü davrandığı aklıma gelince göz devirip telefonu yatağa fırlattım. Duraksadım. Ya bir kavgaya karıştıysa, ya başına bir şey geldiyse?

Telefonu yeniden elime aldım. Evgin'in numarasını tuşladım. Tam arayacaktım ki yine duraksadım.

Belki şirkettedir...

Aklımdaki karmaşık düşüncelerin bir sonu yoktu. Pes edip Evgin'i arayacaktım ki eş zamanlı olarak balkondan sesler gelmeye başladı.

Gözüm oraya kaydığında onları gördüm.

Evgin ve Buse'yi.

Telefonu elimden düşürmemek için zorlanıyordum.

Evgin, bana söz vermiş ve tutmamıştı.

Onlara hayretle bakıyordum. Zahit babaya yakalanmamak için çatıdan balkona atlamışlardı.

İkisi de birbirinden sarhoştu.

"Yalnız, şuraya benim için asansör falan yaptıralım. Merdivenle inip çıkmak zor oluyor." dedi Buse gülerek.

"Bu evdeki asansör bir boka yaramıyor, onu buraya taşıyalım bence." dedi Evgin gülümseyerek. Ardından gözleri beni buldu ve karşı karşıya geldik.

"Ne bu hal?" dedim öfkeyle.

Bu, bebeğimi kaybettikten sonra söylediğim ilk şeydi.

"Ne varmış halimizde ya?" dedi Evgin gülüp Buse'ye bakarak.

"Neden sen bizi her gördüğünde far görmüş tavşana dönüyorsun?" dedi Buse. Kendimi tutamadan ona koşacaktım ki Evgin beni durdurdu.

"Şşt." dedi bir kolu beni engellerken. Buse'ye döndü. "Sana hiçbir şey yapamaz."

"Bana ne yapabilir ki zaten?" dedi Buse göz devirerek. İkisi de gülmeye başladığında gözlerim doldu.

Onlar gülmeye devam ederken benim odada olduğumu çoktan unutmuş, öpüşmeye başlamışlardı. Bu iğrençliğe daha fazla katlanamayacağım için odadan çıktım. Kapıyı sinirli olduğumdan sertçe kapatmıştım.

"Orospu..." diye fısıldadım ve merdivenlerden aşağı inmeye başladım. "Ben size gününüzü gösteririm."

Ertesi gün...

Tüm gece uyumamıştım. Salonda sabahlamıştım. Evgin ve Buse yukarıda beraberken, ben nasıl burada uyuyabilirdim ki?

Üstelik onlara sürprizim bile vardı.

Hava çoktan aydınlanmıştı. Zahit baba erkenden şirket gitmişti. Dün, ikisi de o kadar sarhoştu ki erken kalkmalarını beklemiyordum fakat Buse'nin erkenden gitmesi gerekiyordu.

Ne de olsa yakalanmamalılardı, değil mi?

Sasha erkenden aşağı indiğinde göz göze geldik.

"Ezgi?" dedi yanıma gelerek. "Ne işin var burada, bu saatte?"

"Uyku tutmadı." dedim omuz silkerek. Sasha, elimdeki şeyi gördü.

"Bu ne?" dedi işaret ederek.

"Hediye." dedim gülümseyerek. Bu gülümseme mutlu olduğumdan değil, intikam alacağım içindi. "Birazdan görürsün."

"Ezgi... Hastaneden beri hiç tepki vermedin. İyi misin?" diye sordu içtenlikle. İçten içe her ne kadar üzülsem de duygularımı gizlemeliydim.

"İyiyim, daha iyi olacağım." dedim ve ayağa kalktım. "İzle şimdi."

RastlantıWhere stories live. Discover now