5. Bölüm: İş.

50 7 22
                                    

Ona sarıldığımda hâlâ ciddi ve üzgündü. Bir şey söyleyeceğini anladığımda ondan ayrıldım ve aramıza iki adımlık bir mesafe koydum.

"Bir şartım var." dedi.

"Ne?" dedim, büyük bir şey olacağını beklemiyordum.

"Her boş zamanında şirkette çalışacaksın."
Gözlerine baktım yüzüm düşerken. Hem okuyup hem nasıl çalışacaktım? Üstelik çalışmaya da gerek yoktu ki, paramız istemediğimiz kadar vardı.

"Ama-"

"Mazeretini babama söylersin. Bu arada, bahanelerden hiç hoşlanmaz."
Ona acımasız dediğime pişman olmuştum ama şimdi iyiki söylemişim diyordum içimden. Eğlenmeye bile vaktim olmayacaktı. Okulum biter bitmez çalışmaya mı gidecektim. Vicdansız herif.
Benim cevabımı bile beklemeden arkasını dönüp gitti ve üstünü değiştirip yatağa yattı. Bende onun yaptığı gibi, onun önünde ilk defa değiştirdim üstümü. Bana bakıp bakmaması umrumda değildi, zaten evli değil miydik biz?

Bende yatağın diğer tarafına yattım. İkimizde birbirimize arkamızı dönmüştük. Ona iyi geceler demek ve dememek arasındaydım fakat uyumuş bile olabilirdi. Bu yüzden sesimi çıkarmadım ve şu anda odada yanan tek ışığı, yanımdaki komodinin üstündeki abajuru söndürdüm ve gözlerimi kapattım.

Ertesi gün...
Dün gece ne kadar denesem de uyuyamadım. Evgin erkenden kalkmış, şirkete gitmek için hazırlanıyordu.

"Sanada günaydın." dedim kıyafetlerimi almak için gardırobuma giderken.

"Çabuk hazırlansan iyi olur." dedi soğukça. "Daha ilk gününden geç kalmak istemezsin."

Görmeyeceğini bile bile göz devirdim ve giyinmeye başladım. O ise gömleğinin düğmelerini iliklemekle uğraşıyordu. Birbirimizin suratına bakmıyorduk, arkamızı dönüktük.

"Merak etme, gece yarılarına kadar başkalarının evlerinde sürtmüyorum. Geç kalmam." Biraz ağır mı konuşmuştum? Onun bana yaptıklarına bakınca benimkisi hafif kalırdı bile.

"Ben gece yarılarına kadar başkalarının evinde mi sürtüyorum?" dedi gülerek ve bana dönerek. O sırada ben çoktan giyinmiş, saçlarımı topluyordum.

"Sürtmüyor musun?" dedim aynadan ona bakarak.

"Buse'yi kıskandım desene sen şuna!" dedi gülerek. Gittikçe sinirlerimi bozmaya başlıyordu. İlk günümüzde gerçekten benden etkilendiğini düşünmüştüm.

"Buse kimdi, ben de seninle aynı odada kalırken seviştiğin metresin mi?" Aferin Ezgi. Aferin kızım.

"Unutmuş numarası yapma, o gece depresyona girip sabaha kadar içen ben değildim. Kıskanmak denmiyor muydu buna?" Son cümleyi kulağıma fısıldayarak söylemişti. Bir an önce şirkete gitmek istiyordum. En azından çalışacağımız odalar farklıydı, öyle değil mi?

Oflaya puflaya hazırlandığım sırada telefonumun çalmasıyla dikkatim dağıldı. Ben komodinin üstündeki telefonumu alırken Evgin beni izliyordu.

"Kim arıyor?" diye sordu Evgin. Tabii ki söylemeyecektim.

"Sana ne?" dedim kestirip atarak. Telefonu sessize aldım ve küçük ama şık çantama attım. Odadan çıkıp merdivenlerden inerken o da peşimden geliyordu.

Aşağı inip yemek yediğimiz koca masanın önüne geldikten sonra konuşmaya başladım. Masada Barış, Büge, Savaş ve Sasha vardı ve belli ki bizi bekliyorlardı.

"Günaydın." dedim gülümsemeye çalışarak. Yandan Evgin'e baktığımda, yanıma değil kapıya yönelmişti.

"Günaydın Ezgi, çıkıyor musun hemen?" dedi Büge.

"Evet." diye mırıldandım. Yeni hayatına hoş geldin, Ezgi.

"Kalıp bir şeyler ye istersen. Babam bugün yemeğe inmeyecekmiş." dedi Barış. Bu demek oluyordu ki, Zahit Baba akşam da yemeğe gelmeyecekti.

"Sabahları pek bir şey yiyebildiğimi söyleyemem. O yüzden hemen çıkayım." dedim.

"Sen bilirsin." dedi Savaş ayağa kalkıp yanıma gelirken. Beni desteklercesine ve nazikçe kolumdan tuttu. Sonra da kapının önünde çaktırmadan beni bekleyen Evgin'e döndü. "Bana bak, tüm gün deli gibi çalıştırma kızı!"

Savaş bana oldukça samimi geliyordu. Onu Evgin ve Barış'tan ayırt edebildiğim tek özelliği gözlük takması değildi; bakışları farklıydı, soğuktu ve ciddiydi. Çok disiplinli ve çalışkan oluşu yüzüne yansımıştı resmen.

"İki iş yaptı diye tepemde ağlayacaksa hiç gelmesin, abi." dedi Evgin. Yüzüme bile bakmıyordu. Bu ne tür bir ilişkiydi? Düşman bile olamayacak kadar kötüydük biz onunla.

Evin geniş kapısından çıkıp bahçede yürümeye başlamıştık. Evgin'in arabasına doğru ilerliyorduk.

"Niye kahvaltı yapmadan çıktın?" diye sordum çenemi tutamayıp. Bana neydi ki?

"Sabahları seninle uyanınca iştahım kaçıyor." Arabanın kapısını açtı ve benim bile binmemi beklemeden arabayı çalıştırdı.

Hadi ama, bana olan bu nefreti şaka olmalıydı. Sanki ben istemiştim onunla evlenmeyi. İlk gecemizi ne de çabuk unutmuştu, gayet eğlendiğine ve benden etkilendiğine emindim. Bu ilişki tek geceye sığdırılabilecek kadar diken üstünde değildi.

Sessiz bir yolculuğun sonunda koca holding binasının önündeydik. Buraya ilk defa gelmemiştim, ne de olsa babam bu şirketin sahibinin ortağıydı.

Evgin beni takmadan önümden yürümeye başladı. Ona kaçıncı kez göz devirdiğimi hatırlamıyordum bile. Bende arkasından koca holding binasına girdim. İçerisi beklediğim kadar kalabalık değildi.

Birlikte asansöre bindiğimizde derin bir sessizlik oluşmuştu. Bazen düşünüyordum, bu adam sadece bana karşı mı böyleydi? Şu ana kadar gördüğüm kadarıyla, evet.

Asansörden indiğimizde arkasından yürümeye devam ettim, on dördüncü kattaydık. Evgin'in arkasından geniş bir odaya girdik. Sade bir şekilde dekore edilmişti. Fakat anında gözüme çarpan bir şey oldu, Buse. Geldiğimizi gördüğü an gülümseyip el sallamaya başlamıştı. Gözüm Evgin'e kaydı, ona da sürpriz olmuş gibiydi.

"Ne işin var burada senin?" dedi Evgin gülümseyerek. Buse'yi belinden tutup kendisine çekmişti. Yok artık.

"Sürpriz..." dedi Buse cilveli bir şekilde. Kırmızı ruj sürmüş ve tüm odayı parfümüyle donatmıştı. Evgin'in dudaklarına bakıyordu. Buradan çıkmazsam elimden bir kaza çıkacaktı.

Buse kollarını Evgin'in boynuna dolamıştı. Aynı benim yaptığım gibi.

Onları şaşkınlıkla izlerken geriye adımlar atıyordum. Göz devirip odadan çıktığımda nefes nefeseydim. Bunlar resmen midemi bulandırıyordu.

"Ezgi Hanım?"

Arkadan gelen sesle arkamı döndüm. Kızıl, dalgalı saçlı bir kadınla göz göze geldik. İsmimi soru sorar şekilde söylemişti.

"Evet benim."

"Memnun oldum, Ceyda ben." El sıkıştık. "Evgin Bey'in asistanıyım, artık sizin de asistanınız ben olacağım."

Gülümseyerek başımı salladım.

"Memnun oldum Ceyda."

"İsterseniz odanızı gösterebilirim."

Kafamı dağıtmam gerekiyordu, bu yüzden teklifini geri çevirmeden beraber yürümeye başladık. Uzun bir koridoru geçip sağ tarafa döndük, odam koridorun sonundaydı. Adım yazıyordu.

Yesari Vakfı Başkanı Ezgi Yesari.

RastlantıМесто, где живут истории. Откройте их для себя