41. Bölüm: Terk Etmek.

27 6 17
                                    

"Niye yaptın bunu bana?" diye bir ses geldi arkamdan, duraksadım. Bu, Ezgi'nin sesiydi. Kattığım ilacı görmüş olmalıydı.

Kahretsin.

Ona döndüm. Elimdeki hapları her ne kadar saklamaya çalışsam da Ezgi çoktan görüp eline almıştı bile.

"Bunlar ne!" dedi ağlamaklı bir sesle. "Sen benim içtiğim her şeye bu haptan mı koydun!"

"Dinle beni-"

"Sen çocuğumuzun olmasını istemedin!" diyerek çok yanlış yerlere çekti konuyu. Çocuğumuzun olmasını elbette çok istiyordum ama Ezgi'nin sağlığını tehlikeye atamazdım.

"İsteyerek yapmadım, senin sağlığın için."

"Bu mu bahanen! Sen benim hayallerimi paramparça ettin!" dedi ve ağlamaya başladı. Bir yandan da sinirle beni itiyordu.

"Ben her gün bir umutla yatıp uyuyordum, sen bunu mahvettin!"

Haklıydı.

Ezgi delirmişçesine ağlıyordu. Onu böyle görmeye dayanamıyordum. Onun ellerinden tuttum ve teselli etmeye devam ettim.

"Sen de biliyorsun, çok tehlikeli."

"Umurumda değil!" diyerek ellerini benden çekti. "Sen benim hayallerimi çaldın Evgin."

Ezgi kapıdan çıkıp giderken son sözü yankılanıyordu kulaklarımda. Evet, bazı durumlarda kırıcı olabiliyordu ama hayallerinin katili olduğumu söylüyordu.

Can yakıcıydı.

Sinir ve hüzünle gözlerimi kapattım ve söylediği şeyi düşündüm.

Sen benim hayallerimi çaldın Evgin...

Ezgi'den:
Koşturarak evden çıkmıştım ağlarken. Hiç düşünmeden arabama bindim ve nereye gittiğimi bile bilmeden sürneye başladım.

Yaklaşık on dakika sonra sahilin önündeydim. Sahilin karşısındaki dükkanlardan bir şişe içki almıştım.

Bu kadar dayanmam bile mucizeydi.

Bir süre içki içmemem için uyarmıştı beni Zerya. Ama her gün içen birisinden bunu bekleyemezdiniz... Hele ki tüm olaylar üst üste gelmişken...

Hava kararmıştı ben büyük taşlara oturmuş ağlarken. Kafam dağınıktı ve ne düşüneceğimi bilmiyordum.

Evgin, sahiden bana bunu yapmış mıydı?..

Saatler sonra çalan telefonumun sesini duyunca afalladım. Deri ceketimin cebinden telefonumu çıkardım. Buğulu gözlerimi kısarak arayanın Sasha olduğunu görmüştüm.

"Sasha..." diyerek açmıştım telefonu. Çaresizdim, yalnızdım ve biriyle konuşmaya ihtiyacım vardı.

"Ezgi!" dedi telaşla. "Neredesin? Merak ettim seni."

"Sasha..." dedim ağlarken. "Ben... Çok yalnızım..."

"Sen içtin mi?" dedi telefonun diğer ucundan. Sesimden de anlaşılıyordu zaten, bunu inkar edemezdim.

"Evet..." dedim sanki beni görecekmiş gibi başımı sallayarak.

"Nerede olduğunu söyle bana, hemen geliyorum." dedi, evden çıktığını duyabiliyordum.

"Sahildeyim..." diyebildim yorgunca.

"Tamam, sakın oradan ayrılma." dedi ve telefonu kapattı.

Dakikalar içinde Sasha yanıma geldiğinde ağlamaktan gözümde yaş kalmamıştı. Başım oldukça ağrıyordu. Elimde, yarıladığım içki şişesinin de etkisi vardı tabi.

"Ezgi!" diye seslendi bana Sasha. Ona döndüm ama ayağa kalkamadım.

"Sasha..." diye fısıldadım, sesim kısılmıştı.

"Evgin de anlatmadı ne olduğunu..." derken gözü elimdeki içki şişesine takıldı.

Gözlerini hayal kırıklığıyla kapattı ve sinirle sordu.

"Hani yasaktı sana?" dedi gözüyle elimdekini işaret ederek. Yüzünde hiçbir ifade yoktu ama sesinden sinirli olduğu anlaşılıyordu.

"Artık değil." dedim. "Bu kadar dayanabiliyormuşum işte."

Gözümden bir damla yaş düştü konuşurken.

"Hadi, gel. Bunları evde konuşacağız." dedi ve ben ona itiraz bile edemeden kolumdan tutup beni ayağa kaldırdı.

Elimdeki şişeyi yere attım, büyük kayalardan birine düştü ve paramparça oldu. Çıkardığı gürültü kulağımı tırmalamıştı.

Cam kırıkları.

"Ben kendim gelirim..." deyip arabama yönelmiştim ki Sasha beni engelledi.

"Hayır!" dedi endişeyle. "Daha yeni kaza geçirdin, zaten bu halde araba kullanamazsın."

Sasha'nın arabasıyla eve gelmiştik. Evgin evde değildi... Şu an birbirimizi görmememiz daha iyiydi.

Sasha salondaki koltuğa oturdu ve beni de yanına oturttu.

"Anlat bakalım, ne oldu size yine?" diye sordu ellerimi tutarak.

"Evgin..." dedim gözyaşlarımın arasından. "Evgin bana gizlice ilaç veriyormuş."

"Ne? Ne ilacı?" dedi şaşkınlıkla.

"Çocuğumuz olmasın diye..." dedim ve daha şiddetli ağlamaya başladım.

"Ezgi... Sende biliyorsun, bir süre-"

"Umurumda değil!" dedim sözünü keserek.

"Olmalı!" dedi. "Sen kendini hiçe sayarak gözün kapalı davranıyorsun. O senin iyiliğini düşünüyor."

Yorgunlukla kafamı Sasha'nın dizlerine koydum ve ayaklarımı uzattım.

"Seni anlıyorum... Ama sen de bizi anla." dedi saçlarımı okşayarak.

Cevap vermeden sadece gözlerimi kapattım ve her şeyin bir an önce yoluna girmesini diledim.

RastlantıWhere stories live. Discover now