2. Bölüm: Evlilik.

96 8 39
                                    

"Baba, ben evlenmek istemiyorum." dedim şaşkınlığımı üstümden attıktan sonra.

"Sen bana karşı mı geliyorsun?" dedi sinirle. Daha büyük bir ceza yemek istemiyordum.

"Hayır..."

"O zaman, hemen evleneceksin." dedi. "Rıza'nın kızıyla."
Rıza, babamın şirketteki ortağıydı. Kızını daha önce ne görmüş ne de duymuştum. Umarım kafa dengidir de bu işin içinden çıkarım. Ona yazık olur çünkü.

Ertesi gün...

Evleniyordum. Birkaç dakika sonra evleniyordum. Saat bile değil, dakika. Üstelik kızın yüzünü dahi görmemiştim. Bekarlığa veda partimi bile kutlayamamıştım.

Düşüncelerimin arasında çoktan nikah memuru gelmişti ve biz nikah masasına oturmuştuk. Sadece ailemizin izleyeceği, sade bir nikah olacaktı.

Yanımda o kadar güzel bir kız duruyordu ki... Üstünde dikkat çeken, bembeyaz bir gelinlik vardı. Bu kızla evleneceğime inanamıyordum. Bu talih kuşu nereden kondu bana ?

"Siz sayın Evgin Yesari, hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında olmadan Ezgi Yılmaz ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?"
Adını da öğrendiğime göre evlenmeye hazırdım bence.

"Evet." dedim daha fazla beklemeden. Bir alkış koptuktan sonra aynı soru Ezgi'ye de soruldu.

"Peki, siz sayın Ezgi Yılmaz, hiç kimsenin etkisi ve baskısı altında olmadan Evgin Yesari ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?"
Ezgi biraz bekledi ve bizi izleyenlerden birine göz kırptı. Kimdi o? Hayır, daha ilk dakikadan kıskanmaya başlamadım herhalde.

"Evet!"
Bir alkış daha.

"Bende sizi, belediyenin bana vermiş olduğu yetkiyle, sizi karı koca ilan ediyorum. Mutluluklar dilerim."
Nikah memuru Ezgi'ye aile cüzdanını verdi. Ezgi gülümseyerek onu havaya kaldırdı ve salladı. Kahretsin, rolünü çok iyi oynuyordu. Ona ayak uydurabileceğimden bile şüphelendim bir an.

Gece olmuştu ve biz eve daha yeni gelmiştik. Odam, tek günde baştan aşağı yenilenmişti. Bir bekar odası değil, evli, mutlu çiftlerin odasından farkı olmayan bir yerdi burası.

Ezgi gelinliğini çıkarmak için giyinme odasına girecekken onu durdurdum.

"Nikahta, kime göz kırptın?" diye sordum. Evlendiğim kıza sarf ettiğim ilk sözlerdi bunlar.
Bana asil bir şekilde gülümseyerek cevap verdi.

"Arkadaşıma."

"Hangi arkadaşmış o?" diye sordum onun karşısına geçerek. Hızlı bir başlangıç yapmıştık.

"İlk günden koruyucu erkek tavırlarına girmezsen sevinirim." dedi. "Daha birbirimizi tanımıyoruz bile."

"Tanımaya gerek var mı?" diye sordum onun saçlarıyla oynayarak.

"Tanımadığın herkesle sevişirsen yanarsın." dedi, hâlâ gülümsüyordu.

"Bir kereden daha bir şey olmaz." dedim ve ona daha da yakınlaştım. O beni öpmeye hazırlandı, ben de onu.

"Ne yani, şimdi sevişecek miyiz biz?" diyerek biraz uzaklaştı benden. Beni resmen tuzağa düşürmüştü. Ama sinirlenmedim, ilk defa.

Benden uzaklaştı ve masaya doğru yöneldi. Üstündeki içki şişelerinden bir tanesini aldı ve bana döndü.

"Bordo?" diye sordu.

"Bordo." dedim onaylayarak. İki kadeh alıp elindeki şarabı koydu ve bir tanesini bana verdi. "O çok pahalı, biliyor musun?"

"Biliyorum, bende de en az elli tane var." dedi, ciddiyetinden abartmadığını anladım. Zengin kız, fakir oğlan ya da tam tersi bir klişeye gelmediğim için mutluydum. İkimizde zengindik işte.

Sarhoş olana kadar içmiş ve sohbet etmiştik. İkimizde üstlerimizi henüz değiştirmemiştik. Ezgi'yi görmeden önce gerçekten çok önyargılı olduğumu fark ettim. Tam benim kafaydı aslında.

"Şşt, bir sessizleştin?" dedi ben düşüncelere dalmışken. "Korktun mu yoksa benden?"

"Senin gibi onlarca kız tanıdım ben." dedim içkiden bir yudum alarak.

"Hiçbirine böyle bakmadığından adım kadar eminim." dedi. "Kaç yaşındasın sen?"

"Yirmi dört, sen?" diye cevap verdim. Bunu niye sorduğunu anlamaya çalışıyordum.

"Yaşına göre gereğinden fazla kız almışsın hayatına." dedi ve soruma cevap verdi. "Yirmi üç."

"Üniversiteyi bitirdin mi bari?" dedim gülerek.

"Tıp okuyorum ben."

"Oo..." dedim. "Söyle bakalım, kimi iyileştireceksin sen?"
Tekrar gülümsedi ve elini kalbime koydu.

"En çok seni iyileştireceğim ben." dedi. Kalbimde olan elini tuttum, soğuktu. İçtiği için üşümüş olmalıydı.
"İçince ellerim üşür, alışmaya başlasan iyi olur.
Kimseyi sevmediğim kadar çok sevmiştim onu.
Ezgi'yi bir hışımla yatağa yatırdım ve öpüşmeye başladık. Kollarını boynuma dolamıştı. Bunu bitirmek istememesi iyi bir haberdi.

Sabah olmuştu. Ben erkenden kalkıp Ezgi'yi izlemeye koyulmuştum bile. Aynı odada bile durmam dediğim kızla şu an aynı yataktaydık. Saçlarıyla oynamak büyük bir haz veriyordu. Aklıma gelmişken, elini tuttum. Soğuk değildi. Gülümsedim.
Dünkü kıyafetlerimizin hepsi yerdeydi. Ezgi'nin üstünde siyah, kısa bir gecelik vardı. Dün gece uyumadan önce giymişti. Ben de uyanır uyanmaz her zamanki gibi siyah tişört ve siyah pantolonumu giymiştim.

Ezgi'nin her noktası, her zerresi çok güzeldi. Fiziği, saçları, gözleri... Dün, tam anlamıyla birlikte olmuştuk.

RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin