28. Bölüm: Şok.

41 6 50
                                    

Sasha bir kolumdan tutarken ayağa kalkmayı başarmıştım. Karnım, verilen ağrı kesicilerle ağrımıyordu.

"Yürüyebilecek misin?" dedi Sasha, tek kelime etmeden sadece başımı salladım.

Hasta kıyafetlerimi çıkarıp giyinirken Sasha kendini sakinleştirmişti. Artık ağlamıyordu.

Hastaneden çıktığımızda son bir kez dönüp binaya baktım. 'Yesari Hospital' yazısına baktım.

Bebeğimin öldüğü yer, soyadını taşıyan yerdi.

Ve ben burada çalışıp insanların hayatlarını kurtarıyordum.

Arabayla giderken kabristan planlaması bile yapılmıştı bebeğim için.

İnsan, doğmadan nasıl ölebilirdi?

"Ezgi..." dedi Sasha gözümün daldığını görünce. Kendime gelip ona döndüm. "İyi misin?"

Başımı salladım ve arabadan indim. Ağrı kesicinin etkisi yavaş yavaş geçiyordu, bu yüzden bir yandan ağrıyan karnımı tutuyordum.

Eve girdiğimizde Evgin'in şirkette olduğunu biliyordum. Bu yüzden kimseye görünmeden, rahatça odaya girmiştik.

Balkonda, gözüm uzaklara bakarken sigara içiyor, ve aynı anda elimdeki kadehi kafama dikiyordum.

"Ezgi, böyle yapma." dedi Sasha. Ben ise onun yüzüne bakmıyordum. "Hastaneden beri tek laf etmedin, ruh gibi duruyorsun."

Biten sigaramı söndürüp beklemeden yenisini yaktım.

"Tamam, acını anlayamam ama hafifletebilirim. Eğer içine atarsan, bir gün patlarsın. Yapma böyle." dedi ve benden cevap istercesine sustu.

Konuşmayacağımı anlayınca yanımdan sessizce uzaklaştı. Gelen kapı sesiyle odadan çıktığını anlamıştım.

Sigara bittikçe durmadan yenisini yakıyordum. Kadeh azalınca durmadan dolduruyordum.

Alkolün etkisi ağrıyı azaltsada ayakta duracak halde değildim. Son sigarayı da söndürünce sessizce balkondan yatağa yöneldim.

Bu yalı, bugün benim başıma yıkılmıştı.

Yatağa sessizce uzandım. Hiçbir şey düşünmeden. Gözlerim kapansada uyumamak için direniyordum. Ama çok yorgundum.

Ben, bugüne kadar iki canlıydım. Bugün, iki canımdan birisi alınmıştı.

Demek mide bulantılarım ve koku hassasiyetim o yüzdendi: Hamile olduğum içindi.

Aklıma Zerya'nın söylediği cümleler gelince acıyla gözlerimi kapattım.

Bebeğin artık hayatta değil.

Artık hayatta değil.

Hayatta değil.

Değil...

Bebeğin hayata tutunamamış.

Hayata tutunamamış.

Tutunamamış...

Hayat, Evgin'den bile daha acımasızdı.

Bana iyi gelmeyen düşüncelerle akşam etmiştim. Hâlâ ruh gibi yatıyordum. Birazdan Evgin'in geleceğini biliyordum.

Kapı açılıp kapandığında Evgin'in geldiğini anlamıştım. Ona bakmak istemiyordum. Bakamıyordum.

"Ne bu hal?" dedi sadece. Cevap alamayınca şaşırmış ama umursamamıştı.

Saatler böyle geçiyordu, gece yarısı olmuştu. Ben ara sıra yataktan kalkıp balkona gidiyor ve sigara içiyor, yorulunca da tekrar yatağa dönüyordum.

Hiç uyumamıştım ve sabahın köründe, Evgin şirkete giderken sadece arkasından bakmıştım. O da ben de tek kelime etmiyorduk.

Biraz sonra Sasha kapıyı tıklayarak odaya girdi. Halimi merak ettiğini biliyordum ama tek laf edemiyordum. Benden belki de daha çok üzgündü, üstelik pişmandı.

"Girebilir miyim?" dedi kapının eşiğinden. Gözüm yere dalmışken ne tek kelime ettim ne de hareket...

Sasha yanıma gelip oturdu sessizce. Yattığım yerden doğrulamamıştım bile. Dikiş yerim oldukça ağrıyordu.

"Ezgi..." dedi Sasha elimi tutarak. "Ben... Kimseye söylemedim. Bilmelerini istemezsin diye düşündüm."

Evet, istemezdim. Evgin'in bile bilmesini istemezdim. Bilse ne yapardı, ne tepki verirdi? Sanırım... Hiçbir şey yapmazdı.

Sasha bir süre benimle konuşmaya çalıştı ancak söyldiği her şeye tepkisiz kaldığımı görünce odadan çıktı.

Muhtemelen öğle saatleriydi. Ben boş gözlerle tavanı izlerken Sasha, yeniden odaya girdi.

Elindeki tepsiyi yanıma sessizce bıraktı. Belli ki o da konuşmak istemiyordu...

"Yemen gerekiyor..." dedi fısıldayarak. Ardından odadan çıktı. İki gündür hiçbir şey yememiştim, ama yiyecek durumda da değildim.

Telefonumun çalmasıyla irkilmiştim. Komodindeki telefonumu elime alarak kimin aradığına baktım.

Hayır, Evgin değildi.

Ateş'ti.

Telefonu tekrar komodine koydum. Bir süre daha çaldı... Sonra sustu.

Yataktan doğrulup karnımı tutarak ayağa kalktım. Dengesizce yürüyerek balkona geldim.

Tüm gün yatıyordum ama ayakta duracak halim yoktu.

Bir sigara yaktım. Düşündüm. Bebeğimi düşündüm. O yaşasa nasıl olur diye düşündüm. Ben nasıl bir anne olurdum diye düşündüm. Evgin nasıl bir baba olurdu diye düşündüm.

Herkes ne kadar mutlu olurdu diye düşündüm, gözlerim doldu.

Aldığım nefesi vermeden tekrar içime çekiyordum sigarayı. Çok fazla tüketmeye başladığımdan ara sıra öksürük krizlerine giriyordum.

Hava kararmıştı. Evgin'in bu saate kadar gelmesi gerekiyordu. Üstelik oldukça da geç olmuştu.

Evgin, umarım sözünü tutuyor ve şu an düşündüğüm şeyi yapmıyorsundur.

Çünkü, eğer öyleyse, tüm acımı senden çıkarırım.

RastlantıWhere stories live. Discover now