3. Bölüm: Çapkının Teki.

66 8 52
                                    

Ezgi'ye saf bir sevgiyle bakmaya devam ederken odamın kapısı çaldı. Barış, beni dayakla uyandırmaya alışmıştı fakat artık evliydim.
Odamın kapısını açtım. Evet, gelen Barış'tı.

"Ne haber?" diye sordu heyecanla.

"İyi." diye cevap verdim. "Senden?"

"İyi." dedi benimle aynı şekilde. "Nasıldı ilk geceniz?"

"Beklentimin çok üstünde." dedim sessizce. Ezgi hâlâ uyuyordu.

"Sevindim." dedi. "Babam yarım saat sonra odasına çağırıyor sizi."

"Tamam, geliriz." dedim. Ezgi'yi yakından tanımak için çağırıyordu. Derken, Can'ın ağladığını duyduk.

"Benim Can'a bakmam lazım." dedi. "Görüşürüz."

"Günaydın!" dedi Ezgi arkamdan ben kapıyı kapatır kapatmaz.

"Sen ne zaman uyandın?" dedim, biraz korkmuştum.

"Önemi var mı?" dedi gözlerimin içine bakarak. "Dün hayatımın en iyi gecesiydi."

"Eminim daha iyileri olmuştur." dedim. Kollarını boynuma doladı, dünkü gibi. Bu hareketini çok sevmiştim.

"Beni kendinle karıştırma." dedi gülümseyerek. Kahverengi gözleri beni içine almıştı resmen. Nikahta kime göz kırptığını düşünmeden edemiyordum. Bir daha soramazdım da. Aşık mı oluyordum ben?
"Ben duşa giriyorum." dedi ve kıyafetlerinden birini seçip eline aldı.

"Keyfin bilir." dedim. "Yarım saat sonra babam odasına çağırıyor."

"Okay!"
Telefonun çalmasıyla dikkatim dağıldı, Ezgi çoktan duşa girmişti. Ekrana bakınca donakaldım.
Sevgilim Buse arıyordu. Hassiktir.

"Alo?" diyerek açtım telefonu.

"Mutluluklar!" dedi. Evlendiğimi haberlerden görmüş olmalıydı.

"Babamın işleri." dedim. Aslında bundan memnundum ama bunu Buse'ye söyleyemezdim.

"Sıkıntı yok." dedi. "Geleyim mi bu akşam?"

"Sıkıcı." dedim. "Dışarı çıkalım, sonra geliriz eve."
Ezgi'yi düşünsem Buse'yi, Buse'yi düşünsem Ezgi'yi unutuyordum. İkisinden birini seçmem lazımdı, ama bunu yapamayacaktım. Daha doğrusu, yapmayacaktım.

"Bana uyar." dedi. "Görüşürüz."

Yarım saat geçmişti ve Ezgi'yle babamın odasındaydık.

"Otur kızım, çekinme." dedi babam. Bize bile bu kadar iyi davranmıyordu.
Ezgi'yle karşı karşıya oturup babamı dinlemeye başladık.

"Baban, Rıza, çok yakın arkadaşımdır. O yüzden seni az çok tanıyorum." dedi babam Ezgi'ye. Ezgi şu an asla benim tanıdığım Ezgi değildi. Resmen bambaşka, saygılı, sevgili bir kıza dönüşmüştü babamın yanında.
"Bana çekinmeden baba diyebilirsin." dedi gülümseyerek.

"Peki, baba." dedi gülümsemeye çalışarak.

"Senden bir şey daha isteyeceğim." dedi babam ciddileşerek. "Okulunu bırakacaksın."
O an Ezgi'yle göz göze geldik. Ben bile beklemezdim bunu babamdan.

"Anlamadım?" dedi Ezgi ve sinir bozukluğuyla güldü. Babam ise tekrarladı.

"Okulu bırakacaksın. Torunuma bakarken okuluna devam etmen imkansız."
Ezgi şok içinde tekrar bana baktı. Ama torun konusu hoşuma gitmişti. Ezgi'ye sırıtarak bakıyordum fakat o gayet ciddiydi. Kabul etmekten başka şansı yoktu.

"Tamam." diye mırıldandı ve ayağa kalktı.

"Çıkabilirsiniz." dedi babam. Bende ayağa kalktım ve Ezgi'yle odamıza gittik. Kapıyı kapatır kapatmaz gülmeye başladım.

"Komik mi?" dedi Ezgi bana dönüp. Gözleri dolmuştu.

"Yapma ama," diyerek yanına geldim, dalga geçtiğimi anlaması uzun sürmedi. "Bu kadar sulu göz olma."

"Sen kendine bir bak." dedi gözlerini kısarak, camdan dışarıyı bakmaya başladı. "Babandan bahsedince yüzün düşüyor."
Evet ama nedeni çok farklıydı. Ben, babam torun istiyor diye değil, beni Savaş ve Barış'la aynı kefeye koymuyor diye üzülüyordum. Ezgi'nin bu yüzü çok kırıcıydı. İlişkimiz gittikçe toksikleşmeye başlıyordu.
Öfke ve üzüntüyle kendimi odadan, sonra evden dışarı attım. Ezgi beni merak eder miydi? Sanmam.

Gelmişti. O his yine gelmiş ve beni bulmuştu. Sabahlara kadar içip eğlenmek, başka kızlarla tanışıp gözüme iyi gelenle birlikte olmak... Bu bir hastalık gibiydi ve beni bırakmıyordu. Ayrıca Buse'ye verdiğim söz de vardı. Onunla buluşmak için harika bir zamandı.

Elimi cebime atıp telefonumu çıkardım ve Buse'yi aradım. Ezgi'yi çoktan unutmuştum.

"Ne haber?" dedim Buse telefonu açınca ve gülümseyerek.

"İyi," dedi, gülümsediğini hissediyordum. "Buluşuyor muyuz?"

"Çabuk ol." dedim ve telefonu kapatıp yola koyuldum.

Ezgi'den:
Gecenin bir yarısı olmuştu. Savaş, Barış, Büge ve Sasha'yla harika bir beşli olmuştuk fakat altıncımız yoktu. Evgin neredeydi?

"İyi ki buraya geldin Ezgi." dedi Barış gülerek.

"Buraya gelirken yabancılık çekmekten korkuyordum." dedim utangaç bir şekilde gülümseyerek. "Sizinle tanıştığıma çok memnun oldum."

"Bizde seninle." dedi Savaş ve aniden ciddileşip kaşlarını çattı. "Evgin nerede?"
Dışarı çıktığını söyleyemezdim çünkü babası kıyameti koparırdı. Yalan söylemek zorunda kaldım. Sandıkları gibi masum biri değildim ve bunu Evgin de biliyordu.

"Duşa girmişti." dedim ve güldüm. "Zahit babam onun başını ağrıtmış olmalı."

"İçimde kötü bir his var." dedi Savaş kalbini tutarak.

"Üçüz olmak, çok zor değil mi?" dedim. "Biriniz diğerini kıskanır, kavga eder... Kardeş olmak bile zorken üçüz olmak... Eziyet derecesinde zor geliyor."

"Çocukluğumuzda etmediğimiz kavga kalmadı." dedi Barış. "Ama, birbirimizin farkına vardığımızda... Her şey çok kolay gelmeye başladı. Özellikle, annesizlik duygusunu tek başına yaşamadığını bilmek, mükemmel bir şey."
Yüzüm asıldı.

"Ben tek başımaydım hep." dedim, herkesin dikkati bana yöneldi. "Annesizlik duygusunu yani..."
Barış ellerimi tuttu.

"Kaybettin?" dedi soru sorar gibi. Başımı salladım.

"Bilmiyorum..." dedim gülmeye çalışarak. "Ben bebekken bizi, babamla beni terk etmiş."
Herkes üzülmüştü ve başını öne eğmişti.
"Üzülmeyin." dedim gülümseyerek. "Annemin olması nasıl bir şey bilmediğim için onun yokluğunu hissetmedim. Sadece, olsaydı nasıl olurdu, diye düşünüyor insan. Şu an gelip karşıma çıksa, onu istemem. Neden bizi terk ettin diye bile sormam."
Derken, Zahit babam yanımıza geldi ve herkes ayağa kalktı, bende onlara ayak uydurup ayağa kalktım. Bu, ona olan saygımızı gösteren bir hareketmiş.

"Çocuklar, hadi yatın. Geç oldu." dedi. Herkes odalarına gitmek için merdivenlerden çıkarken Zahit babam beni durdurdu.

"Evgin nerede?" diye sordu. Bir an için yakalanacağım diye çok korktum ama yalan söylemekte o kadar acemi değildim.

"Bugün çok yorulmuş, duş alıp dinlenmek istedi." dedim.

"Yarın erkenden yanıma çağır kızım, olur mu?" dedi.

"Çağırırım." diyerek gülümsedim ve merdivenlerden yukarıya çıktım.

Odanın kapısını açar açmaz şok içinde bakakaldım. Evgin yatakta, yanında bir kızla yatıyordu. İkisinin de üstünde kıyafet yoktu. Yerde iki tane içki şişesi vardı ve balkonun kapısı açıktı. Çatıdan girdiklerini anlamıştım.

Evgin'in bana aşık olduğu çok açıktı ama daha ilk günden başka biri ile olması acımasızlıktı. Beni aldatmıştı resmen.

Bir kere daha anladım ki Evgin, çapkının tekiydi.

RastlantıWhere stories live. Discover now