38. Bölüm: Test.

29 5 27
                                    

Çaresizce Zerya'nın odasının kapısını tıklattım. Gel, diye seslendiğinde içeri girdim.

"Zerya?"

"Gel Evgin, geç." dedi Zerya. Karşısına oturdum ve biraz düşündükten sonra konuşmaya başladım.

"Bu ne kadar daha devam edecek?" diye sordum ona bakmadan.

"Birkaç ay." diye yanıtladı. "Bu konuda ne kadar hassas olduğunuzu biliyorum, Evgin. Ama, eğer hamile kalırsa hem kendini tehlikeye atmış olur, hem de bebeği."

"Nasıl tehlike?" diye sordum.

"Eğer hamile kalırsa bebek, rahim etkilendiği için gelişemez. Yani ölür. Ölen bebek, zamanla anneyi zehirler. Bu, zaten Ezgi'ye oldu."

Başımı öne eğdim ve onu dinlemeye devam ettim.

"Ölen bebeği rahimden almamız gerekir. Ama yakın zamanda geçirdiği kaza yüzünden rahmi etkilendi, biliyorsun. Şu an çok hassas olduğundan bebeği aldıramayız, bunu kaldıramaz."

Hüzünle iç çektim.

"Bunları yaşamamak için bazı şeylere katlanmak zorundayız." dedi.

"Teşekkür ederim, her şey için." dedim ve vedalaştıktan sonra oradan ayrıldım.

Suçluluk duygusuyla ona ilaç vermeye devam edecektim.

Günler sonra...
Ezgi'den:
Dün gece, Evgin'le birlikte olmuştuk. Ona her ne kadar ilaç içeceğimi söylesemde yalandı, içmeyecektim. Bir an önce bir çocuğumuz olsun istiyordum ve bunun için ayları bekleyemezdim.

Umutluydum ve bunun boşa çıkmasını istemiyordum.

Hastaneden izinliydim kaza geçirdiğim için. Evde boş boş oturamayacağım için şirkete gelmiştim.

Odamda, Sasha'yla beraber sohbete dalmıştım.

"Ee, ne yaptınız dün?" diye sordu Sasha. Keyfi yerindeydi.

"Birlikte olduk..." dedim. Sasha anında ciddileşti.

"Ezgi," dedi elindeki kahve fincanını masaya bırakıp. "Böyle bir şey düşünmüyorsun, değil mi? Hamile kalman çok tehlikeli."

Göz devirdim.

"Umurumda bile değil. Ben, sadece... Bir çocuğumuz olsun istiyorum."

"Olacak tabi. Ama birkaç ay sonra olacak. Aceleye getirmeye ne gerek var?"

"Sasha," dedim. "Ben bir bebeğimi kaybettim. Yalnız hissediyorum. Anlamıyor musun beni?"

"Anlıyorum." dedi. "Ama yalnız değilsin. Biz varız."

Bu tarz birkaç konuşmadan sonra akşam olmuştu.

Evgin şirketten geç çıkacaktı. Ben ise çoktan eve gelmiştim.

Sırtımı yatak başlığına vermiş, dizlerimi kendime çekmiş ve kollarımı bacaklarıma dolamış düşünüyordum.

"Lütfen..." dedim kendi kendime. "Bir bebeğim olsun."

Gözlerimi kapatıp hayallere daldım.

İki gün sonra...
Oturduğum koltukta bacağımı titretiyordum. Evde çalışanlar dışında kimse yoktu, herkes şirkete gitmişti.

"Ne olur..." dedim elimdeki o küçük şeye bakarak. "Ne olur pozitif olsun."

Elimde, hayatımı değiştirecek olan o hamilelik testi vardı.

Karnımı tutup gözlerimi kapattım.

"Orada olman için her şeyi yaparım..." dedim ve gözümü açıp elimdeki teste döndüm. En fazla iki dakika içinde test sonuçlanacaktı.

Telefonumun çalmasıyla dikkatim dağıldı. Ekranda Ateş'in adı yazıyordu.

"Efendim?" diyerek açtım telefonu. Ayağa kalkıp odada volta atmaya başladım.

"Kaza geçirmişsin, biraz toparlanmanı bekledim. Nasılsın?" dedi, her şeyden haberi vardı tabii ki.

"İyiyim..." dedim. "Söyleme fırsatı bulamadım, kusura bakma."

"Bakmam." dedi, gülümsediğini hissedebiliyordum. "Şirkette misin, geleyim mi yanına?"

"Yok, evdeyim." dedim camdan uzaklara bakarken.

"Müsaitsen oraya geleyim?" dedi soru sorar gibi.

"Gel gelmesine de... Evin çalışanları var. Üstelik güvenlikten geçebileceğini sanmıyorum."

"Bayağı korunaklı eviniz varmış." dedi gülerek. "Kapatmam lazım."

"Tamam, görüşürü..."

Lafımı tamamlayamadan donakalmıştım. Gözlerim dolmuştu, masadaki o küçük teste bakıyordum.

Telefon, ellerimin arasından kayıp yere düşmüştü.

RastlantıWhere stories live. Discover now