18. Bölüm: Uyuşturucu.

51 7 54
                                    

"On, dokuz, sekiz..." Yağmur geri sayıma başlamıştı.

"İyi olan kazansın." dedim sadece Evgin'in duyacağı şekilde.

"İyi olan kazansın." diyerek tekrar etti beni.

"Üç, iki, bir!"

Yağmur bayrağı indirdi ve yarış hızla başladı. Ne zamandır motor kullanmıyordum. Bu yüzden hazırlıksız yakalanmıştım. Evgin benden öndeydi.

Biraz daha hızlandığımda onu yakalamıştım. Baş başa ilerliyorduk.

"Peki, izin veriyorum. Hadi geç beni." dedi Evgin. Ona şaşkınlıkla bakmaya başladım.

"Ne?" Diğerleri uzakta kaldığından bizi sadece biz duyabilirdik.

"Bu bizim ilk yarışımız. Sana torpil geçiyorum. Hadi, kazan bu turu."

Evgin diğerlerine çaktırmadan biraz yavaşladı, onu geçmiştim.

Benim yerime de kaybetme...

Bitiş çizgisini geçtiğimde tezahürata başlamışlardı.

"Ezgi! Ezgi! Ezgi!"

Alkışlar eşliğinde diğerlerinin yanına gelirken gülümsüyordum.

Bu, Evgin'in bana kazandırdığı tek yarıştı.

"Kızım ne yaptın sen? O neydi öyle!" Ecem şaşkınlıkla beni alkışlıyordu.

"Ve bu gecenin kazananı Ezgi oluyor!" diye bağırdı Yağmur. Çığlık ve alkış sesleri yeniden artarken birkaç kişi beni kucağına almış yukarı fırlatıyordu.

"Ezgi! Ezgi! Ezgi!"

Bir, belki iki saattir eğleniyorduk orada. En eğlendiğim yerlerden biri olmuştu orası.

"Benim yerime kaybettiğini söylersem adın çıkar." dedim içkiyi içerken.

"Ne diye?" dedi Evgin gülümseyerek. Diğerlerinden uzak bir yerde konuşuyorduk, bizi duyamazlardı.

"Şey mesela, Hanımcı Evgin!" Kahkahalarla gülmeye başlamıştım kendimi tutamadan.

"Sana bir şey olmuş." dedi Evgin benimle gülerken.

"Ne olmuş?" diye sordum kadehi kafama dikerken.

"Sen... Sen sarhoşsun." dedi Evgin şaşkın bir gülümsemeyle.

"Değilim." diyerek omuz silktim. Yüzüne bakmamaya çalışıyordum çünkü göz göze gelirsek ne yapacağımı kestiremiyordum.

Çok içmemiştim aslında...

"Sarhoşsun." dedi gülerek.

"Değilim." dedim inkar ederek.

"Gerçekten sarhoşsun." Beni sinir etmek için yaptığını biliyordum.

"Gerçekten değilim!" dedim onu tekrar ederek. Ama evet, her ne kadar aksini söylesem de sarhoştum. Bu, dolu gözlerimden ya da dengesiz yürüyüşümden değil, sesimin tonundan bile anlaşılıyordu.

Ama nasıl? Nasıl bu kadar çabuk sarhoş oldum? İmkansız. Değil şu an, on yedi yaşımda, ilk içki içtiğimde bile doğru dürüst etki etmemişti. İki kadeh konyakla asla sarhoş olmazdım.

"İki kadeh..." diye fısıldadım.

"Ne?" Evgin söylediğim şeyi anlamasada ciddileşti çünkü yüzümdeki şaşkınlık ve şüphe çok açıktı.

Aniden gözüm çapraz masada, bana bakan adama kaydı. Elinde bir kutu, kutudan eline döktüğü ilaçlar vardı. Kahretsin.

Göz göze geldiğimizde bana güldü ve tek gözünü kırptı. Ben bir şeylere uyanmamış gibi ona göz devirsemde o bana elindeki hapları göstererek bir şey  ima etmeye çalışıyordu.

Evgin, muhtemelen buradaki kimsenin tanımadığı o adamla bakıştığımı fark etmemişti. Eğer farketseydi yanımda iki dakika daha durmaz, adamın yakasına sarılırdı.

Derken, masada ufak ve katlamış bir kağıt fark ettim.

"O ne?" diye sordu Evgin ben kağıdı açarken.

"Bilmiyorum..." dedim ve açtığım kağıdı okumaya başlarım.

"Zehir değil, sadece uyuşturucu." yazıyordu.

O an şaşkınlıktan büyüyen gözlerimi Evgin fark etmiş olmalı ki kağıdı elimden çekip aldı.

"Bu ne demek?" dedi öfkeyle. Ben ise olayın şokundaydım.

"Kanımda bir ton uyuşturucu var demek..." diyebildim.

"Kim yaptı bunu? Söyle!" diye bağırmaya başladı. Herkes bize döndü.

Söylediğim an o adamı öldürecekti.

Aniden gelen yanma hissiyle elimi yelpaze gibi yapıp rüzgar estirmeye çalıştım kendime.

Terleme ve yanma hissi.

"Evgin, sakin ol. Herkes bize bakıyor." dedim elimi kalbime götürürken.

Çarpıntı.

"Ezgi, iyi misin sen? Gözlerin kan çanağına dönmüş." dedi Ecem yanımıza gelirken.

"Ezgi, ağlıyor musun! Ne oldu!" dedi Zeynep endişeyle.

Gözlerde kızarıklık ve kanlanma.

Korkuyla Evgin'e çevirdim gözlerimi. Sendelerken düşmemek için masadan tutundum.

Baş dönmesi ve dengede duramama.

"Biraz hızlı etki eder." dedi içkime gizlice uyuşturucu katan yabancı yanımıza gelirken. Herkes ona dönerken, Evgin çoktan yakasına yapışmıştı.

"Ne yaptın lan sen!" diyerek adamı duvara itti.

Adam Evgin'e aldırmadan bana baktı.

"Bir de şey... Etkisi biraz uzun sürer." Sadece dalga geçiyor ve gülüyordu.

Evgin ona öfkeyle bir yumruk attığında adamın ağzı burnu kan içinde kalmıştı.

"Siz tanıyor musunuz bunu!" diye bağırdı arkadaşlarına.

"Hayır, tanımıyoruz." dedi Ecem. "Nasıl girmiş buraya?"

"Orası kolaydı." dedi adam gülümseyerek.

Bu adam, Evgin'i katil edecekti.

"Ezgi, iyi misin? Bir şey söyle." dedi Ecem kolumu tutarken. Ben ise yerden gözümü ayırmayarak başımı iki yana salladım. Bir elim midemdeydi.

Mide bulantısı ve kusma.

"Gel, biz lavaboya gidelim." dedi Zeynep diğer kolumdan tutarken.

Lavaboya girer girmez kendimi klozetin önüne atıp kusmaya başlamıştım. Ecem sırtımı sıvazlarken, Zeynep saçlarımı tutuyordu.

Ayağa kalkarken sendelemiştim. Apar topar yüzümü yıkamaya başlamışlardı ama ben kendime gelemiyordum.

Etkisi biraz uzun sürer.

Hâlâ şoktayken şaşkınlıkla yere bakıyordum. Zeynep ve Ecem yine iki kolumdan tutup beni Evginlerin yanına getirmişti.

İlk önce aşırı mutluluk hissi,

Sonra sakinlik.

"Seni öldüreceğim!" dedi Evgin çoktan yere sermiş olduğu adama tekme atarak.

"Evgin, tamam." dedim sakince ve kolundan tutarak. Daha doğrusu koluna tutunuyorudum. Artık ayakta durmakta zorlanıyordum.

Zaten dünkü olaylardan sonra ikinci bir vakayı daha kaldıramazdım.

Kanımda uyuşturucu varken...

RastlantıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin