-4-

39.3K 1.6K 377
                                    

Yedinci bölüm başlığı, dördüncü bölüm olarak değiştirilmiştir. İyi okumalar dilerim 🖤

....

Evi saran yanık kokusuyla salondakiler ev yanıyor sandıkları için Rojin hanım yerinden kalkarak Zival'in yanına gitti. Gördüğü manzarayla gözleri kocaman açıldı. "Ne yapıyorsun sen Zival?"

"Bir şey yaptığım yok!" deyip tamamen yanmış mendili lavabonun içine attı. Suyu açıp küllerin üstüne döktü. Az bile yapmıştı. Elinde olsa tek bir atomu kalmayana kadar yok ederdi de o biraz pahalıya mal olurdu.

"Bu yanık kokusu..." derken kızına yaklaştı kadın. Gördüğü görüntüyle başı döndü. "Sen ne yaptın Zival?!" diye bağırdı.

Zival annesinin tepkisine göz devirdi. "Boşver anne." deyip elini yıkadı ve mutfaktan çıktı. Salona gidip hiçbir şey olmamış gibi koltukların birine oturdu.

"Kim gelmiş Zival?" diye sordu Arin.

"Kapıcı." deyip geçiştirdi. "Bir isteğimiz var mı diye sormaya gelmiş."

"Anladım." dedi Arin. Daha sonra yiyecekleri yemeği hazırlayan Rojin hanıma yardım etmek için ayaklandı kızlar.

Yemekler kısa sürede yendikten sonra Hacer hanım evine gitmiş, kızlar geç olduğunu söyleyip Zival'le vedalaşmışlardı. Yalnız kalan Rojin hanım ve Zival konaktan gönderilen kutuyu açmak için odaya geçmişlerdi. Zival kutunun bandını yerinden söküp içini açtı.

Kutunun içinde gördüğü gelin bohçasına, gelinliğe, bindallıya ve nişan yüzüğüne baktı. Demek nişan bile yapmayacaklardı. Bu Zival için daha güzel olurdu, onları görmek bile istemiyordu. Bir anlık gaflete düşerek gözü gelinliğine kaydı. Kefeni olacak olan bu beyaz elbiseyi giyecek miydi? Kendi kefenini kendisi mi üstüne geçirecekti Bohçayı açan Rojin hanım dikkatle içindekileri incelerken Zival boş bakışlarla gelinliğe bakıyordu. Hayallerindeki düğünü daha güzeldi. Doktor olduktan sonra kriterlerine uyan biriyle evlenecekti ama hayalleri de onu yalnız bırakıp hayal olarak kalmayı tercih etmişti.


4 gün sonra

Zerre kadar duygusu yoktu Zival'in. O duygular onu aldatmıştı. Duygu denen içi boş kelimeye asla kanmayacak ve kimseyi bir daha sevmeyecekti. Zival o hatayı bir kez yapmıştı ve çok pişman olmuştu. Zaman onu sürekli sürüklüyordu. Artık çok yorulmuştu. Acı çekmek istemiyordu.

"Hazır mısın Zival?"

Zival duyduğu sesle oturduğu yataktan kalktı. Bindallısına baktı. Daha sonra poşete yaklaşıp bindallısını içine koydu. Eline torbayı alıp "Hazırım." derken odadan çıktı. Dışarıda onu bekleyen Arin'i görünce gülümsedi. Daha sonra Hilda ve Havin'i gördü. Onlara da zoraki bir gülümseme gönderdiğinde aynı karşılığı almıştı.

"Gelin hanım, süzme işlemin bittiyse bin şu arabaya da kuaföre yetişelim." dedi görümcesi. Zival Hilda'ya yandan bir bakış attıktan sonra Arin'le beraber arabaya bindiler. Beraber kuaföre gittiler.

Bu akşam Zival'in kınası vardı ve onunla kuaföre Arin gidecekti. Şimdiyse damat tarafı Zival'i kuaföre götürmek için evden almışlardı. Nefret ediyordu ona eziyet eden bu hayattan. Zorla her şeyi yapıyordu. Giyeceği gelinlik bile zorla olacaktı. Her şey Zival'in kararları dışında gerçekleşiyordu.

"Asma yüzünü." diye yanında oturan Arin, Zival'e yaklaşarak söyledi. Yüzünü astığını yeni fark eden Zival arkadaşına döndü.

"Elimde değil."

Bu sözlerden sonra hiç konuşmadılar. Arada bir Hilda ve Havin aralarında konuşuyorlar ve yüzlerini ekşitip Zival'e bakıyorlardı ama Zival bu bakışlara pek aldırmıyordu. Açıkçası ikili pek umurunda değildi. Zival'in içi sadece çektiği onca eziyetin bugüne mâl olmasına yanıyordu. Böyle bir evliliği asla hayal etmemişti.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now