~4~

6.6K 360 109
                                    

2 AY SONRA

Urfa'da yazın sonuna gelinmiş, sonbaharın kasvetli havasına girilmişti. Her ne kadar yakıcı ve bunaltıcı bir sıcaklık hakim olmasa da Urfa tam olarak yazın atmosferinden kurtulamamıştı.

Bir yerlerden esen rüzgâr saçlarını uçuşturuyor, öte yandan nefesini kesiyordu. Rüzgârın etkisiyle uçuşmakta olan saçlarını düzeltip yürümeye devam etti Almila. Okuldan çıkmış, Hancı konağına doğru yürüyordu. Akşama az kalmıştı. Babası akşam eve geç kalmamasını söylemişti. Çünkü bu akşam Alkan konağına, yemeğe davet edilmişlerdi. Sarhan ağa kızı Lamia'nın durumu atlatıp tamamen iyi olduğu gibi iki hafta sonra Urfa'daki tüm aşiretleri bunun şerefine yemeğe davet etmişti.

Evet, Lamia birkaç haftada ayaklanmıştı ve üstelik çalışmaya bile başlamıştı. Her ne kadar ailesi engel olmak istese bile reddetmiş ve işinin başına geçmişti. Ecrin'in tedavisini bizzat kendisi üstlenmiş, iki hafta sonra Ecrin'in ailesinin ısrarları yüzünden Ecrin, Diyarbakır'a sevk edilmişti. Tam olarak iki hafta boyunca Ecrin'in durumunu teyit etmişti. Bu sayede komadan çıkmayı başaran, hayata inatla tutunan Ecrin ile iyi bir dostluk kurmuşlardı.

Ecrin ile Lamia sayesinde tanışan Almila ise tıpkı arkadaşı gibi Ecrin'i sevmişti. Hatta birkaç kez Lamia ile Ecrin'i karıştırmıştı bilerek, benzerliklerini vurgulamak ister gibi. Ecrin'in gözleri giydiği elbiseye göre renk değiştirebiliyordu lakin Lamia'nın mavi gözleri öyle değildi. İkisinin benzerlikleri vardı var olmasına, farklı zevkleri ve birkaç ayrıt edici özellikleri de göz ardı edilecek gibi değildi. Lamia oldukça fazla agresif ve şımarıkken, Ecrin öyle değildi. Masum, saf bir kızdı.

Düşüncelerini sonlandırıp açılan konağın kapısından girdi. Topuklu ayakkabılarının avluda yankılanan tok sesine babasının yüksek sesi eşlik etmişti.

"Neden yürüyerek geldin kızım? Arabana noldu?"

Merdivenlerin başında durup kendisine bakan babasına bakışlarını çevirip gülümsedi sinirle. "Ufak bir kaza yaptım. Arabayı bir arkadaşın arabasına çarptım, tamirde şuan."

"Kaza mı?" diye soran Adar bey endişeyle merdiven basamaklarını inmeye başladı. Kızı kaza yapıyordu ama korumalar bundan bahsetmiyordu. "Ne kazası, nasıl oldu? İyi misin sen kızım? Birşeyin yok değil mi?"

"Sakin ol babacığım. Ben gayet iyiyim. Arabayı park alanından çıkarırken oldu, vahim değil." Babasını meraklandırmıştı. Kendisi için endişelenen bir babası olduğu için çok mutluydu. Değer görüyordu ailesinden ve bu değer bazen can sıkıcı olsa da hoşuna gidiyordu.

"O korumalar ne işe yarıyor?!" diye kükredi Adar ağa. En ufak bir şey olsa bile haberi olmalıydı.

"Baba, çok uzatmadın mı?" deyip gülümsedi. "Gayet iyiyim, merak etme. Hem yürümek bana iyi geldi."

Merdivenlerin bitiminde durmuştu Adar bey. Kızının yanına gelmesiyle sıkı sıkı sarılmıştı. Almila'nın saçlarını okşarken, "Kendine dikkat et bu konularda. Lamia'nın yaşadığı ve bizim yaşadıklarımızı gördün. Herhangi bir trafik kazasını daha yaşlı kalbimin kaldıracağını düşünmüyorum." diye fısıldadı.

Lamia'nın yaşadığı kaza sonucu hepsinin içinde trafiğe karşı bir kin büyümüştü. Kızının araba kullanmasına engel olamıyordu, engel olamadığı gibi kötü haber almaktan korkuyordu. Kardeşi Sarhan'ın yaşadığı acıya bizzat, en yakından şahit olmuştu. Bir de kendi kızında birebir yaşamak istemiyordu.

"Anlıyorum... Dikkat edeceğim, söz veriyorum." deyip babasına sardığı kollarını geri çekip saçlarını düzeltti. "Ben odama çıkayım." dedikten sonra babasının onaylaması üzerine seri hareketlerle konağın merdivenlerini arşınlayıp avluyu terk etti. Odasına giden koridorda yürürken topuklu ayakkabılarının sesinden tiksinip ayaklarından çıkıp ellerine aldı. Sevmiyordu şu topuklu ayakkabıları. Sabah ilk derse geç kaldığı için önüne çıkan ilk ayakkabıyı giymiş ve ayakkabı seçimindeki gelmiş gelmiş en büyük hatasını yapmıştı.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now