-8-

31.9K 1.3K 299
                                    

On üçüncü ve on dördüncü bölümlerin birleştirilerek düzenlenmiş hâlidir. İyi okumalar dilerim 🖤

...

Sarhan'ın sözleriyle Civan yerinde dondu kaldı. Bu adam nereden biliyordu Zival'le konuştuklarını? Yoksa Zival Sarhan'a mı yetiştirmişti? Yok artık, dedi Civan. Çünkü Zival Sarhan'a söyleyerek yani bilerek kendini ateşe atmazdı. Düşündüklerini kafasından atıp cevap bekleyen Sarhan'a döndü. Ne cevap vereceğini düşünerek kafa patlattı. Daha sonra cümle içinde geçen battaniye kelimesiyle Zival'in Sarhan'a yalan söylediğini anladı kurnaz ağa.

"Battaniye almaya gittim. Ne dediğini bil Sarhan! Kuzeninle evleniyorum. Kurduğun cümlelere, bana yakıştırdığın ithama bak." Sesinin dozunu öyle bir ayarlamıştı ki yalan söyleme ihtimali yok gibiydi.

Sarhan aldığı cevapla içine su serpildi. Eğer aksi olsaydı ne Zival'i ne de Civan'ı yaşatırdı. "Kusura bakma Civan. İkinizi öyle görünce... Neyse, boşver. Kapatalım bu konuyu." diye lafı ağzında geveledi Sarhan.

Havin'in baba ocağından gelin arabasına binmesiyle misafirler yavaş yavaş dağılmış, Hilda ve Roja hanım ağlama krizi geçirmişlerdi. Düğün bittikten sonra konağın boşalmasıyla herkes odasına çekilmişti. Zival odasına gitmek için hareket ettiğinde Hilda'nın sesiyle arkasını döndü. Hilda yavaş adımlarla Zival'e yaklaşıp nefretle yüzünü inceledi.

"Mutlu musun? Havin istemediği adamla evlendi. Mutlu musun, söyle?!"

"Bağırma Hilda! Karşında hanımağan var senin! Sözlerine dikkat et." derken sakin adımlarla Hilda'ya yaklaştı, günler önce yaptıklarının öcünü almak istercesine Hilda'nın kolunu tuttu Zival. "Ayrıca bir daha bana kolunu dahi oynatırsan bu yaptığım bir hiç olur!" Hilda'nın parmağına baskı uygulayıp çıtlamasını sağladı. Hilda parmağındaki acıyla Zival'in saçını çekmek için başörtüsünden tutmaya çalıştı lakin Zival bunu erken fark edip diğer eliyle Hilda'nın bileğini tutup ters dönderdi. "Sınırlarını aşıyorsun Hilda!" deyip kızı geriye doğru savurdu. Hilda'yı arkasında bırakıp odasına girdi.

Sinirli bir halde odaya giren Zival artık ezilmenin olmadığı bir zaman dilimine girmişti. Öylesine yorulmuş ve hırpalanmıştı ki daha fazla buna katlanacak takaati kalmamıştı. Bir hanımağa olarak, her ne kadar Sarhan ona kocalık yapmasa dâhi kendisi bir hanımağa olarak ağırbaşlılığını ortaya koyacaktı.

Sarhan odaya giren ve sinirden elini sıkan Zival'i görünce göz devirdi. Evet sevmiyordu bu kızı. Sever miydi? İşte orasını zaman gösterirdi. Zaten bu gidişle sevmeyecekti. Zival odada Sarhan'ın varlığından bir haberdi. Odada tek kendisinin olduğunu düşünen Zival kendi kendine Sarhan'ın da duyabileceği şekilde konuştu.

"Neymişmiş, Havin istemediği adamla evlenmiş! Peki ben burada neyim? Ben sevdiğim adamla mı evlendim?"

Elbise dolabına gidip elbise aradı. Arkasındaki koltukta onu dinleyen Sarhan'ın varlığını sinirden görmemişti. Bir yandan elbise ararken diğer yandan da söylenmeye devam ediyordu. "Oh, ne güzel! Her isteyen sevdiğiyle evlense zaten hiçbir sorun olmazdı. Bir zamanlar sevdiğim adamla şimdi bilmeden evlenmek çok mu güzel? Şimdi nefret ettiğim adamla mutluluk pozu vermek çok mu güzel?! En yakın arkadaşımı seven kocam olacak o pis ağa bozuntusu yüzünden bu hayatı yaşamam ve onun gibi bencil, gaddar, adi-"

"Kafamı ütüledin!"

Zival duyduğu sesle kaynar sular başından aşağı dökülmüş gibi hissetti. Elbise arayan elleri öylece kalıverdi. Arkasına dönemiyordu çünkü şuan yoğun hissettiği şaşkınlığın tesiri altındaydı.

"Şükür! Sessizlik." diye mırıldandı Sarhan. Sabahtan beri Zival'in bu koskoca bedenini görmeyecek kadar sinirli olduğunu duyduğu sözlerinden anlamıştı. Duyguları zaten karşılıklıydı. Kendisi Zival'i sevmiyordu, karısıyla aynı fikirde olmak işine geliyordu.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now