-14-

34.9K 1.6K 180
                                    

Yirmi ikinci ve yirmi üçüncü bölümlerin birleştirilerek düzenlenmiş hâlidir. İyi okumalar dilerim 🖤

...

Zival ailesinin geldiğini duyunca kendini büyük bir travmaya hazırlamaya başladı. Şuan Sarhan'ın yanında hem terliyor hem de ailesinin geldiği kulaklarında çınladıkça sıcaklık basıyordu. Ailesi anlaşılan Urfa'ya geldiğini öğrenmişti. Bu demek oluyordu ki Zival bitmişti çünkü babasıyla Welat kaçmaya çalıştığı o gece yapmadıklarını bırakmamışlardı. O zamanlar kaçmayı başaramamıştı ama şimdi kaçmayı başarmıştı. Sakinlik namına Zival'de gram duygu kalmamıştı.

Sarhan Zival'in telaş yaptığını fark edince kapıda onlara seslenen kadına cevap verdi. "Tamam. Söyle beş dakikaya geliyorlar."

Zival Sarhan'ın dibinde olduğu için adamın sesiyle kendine geldi. Sakin olması gerektiğini kendine hatırlatırken Sarhan'ın bakışlarıyla karşılaştı. Zival'in yüzünü inceleyen Sarhan günlerdir aklını kurcalayan sorusunu sordu. "Civan şerefsizi... Dudaklarına nasıl dokundu? Daha doğrusu... Dokundu mu? Ne demek istedi o çakal mektupta?" Genç ağa sorarken ara ara durup sormuştu. Çünkü alacağı cevaptan korkuyordu.

Zival'in aklı ailesinin gelmesiyle bulanıklaşmış olduğu için Sarhan'ın ne demek istediğini hâlâ anlayamamıştı. Anlamayan bakışlarla zorla konuştu. "N-ne dudağı? Ne saçmalıyorsun Sarhan?"

Sarhan duyduklarıyla sinirlenirken elini sıktı. Gözleriyle konuşur gibi sinirle baktı Zival'in titreyen gözbebeklerine. Anlaması gerekiyordu yoksa daha açık konuşmaya başlayacaktı. Neyse ki Zival'in jetonu yeni düşmüştü. Gözleri hayretle sonuna kadar açılırken Sarhan'ın çirkin ithamına çok darıldı. "Ne dediğini bil! Saçmalıyorsun resmen." diye yüzüne yüzüne bağırdı.

Tamam, Sarhan mektubu getirdiğinde Zival birebir okumuştu. Evet, Civan öyle iğrenç bir şey yazmıştı ama tamamen Sarhan'ın aklını karıştırmak içindi. Zival o güne gitti. O gün Sarhan onu boşamıştı ve yüzüğüyle kağıdı yüzüne fırlatmıştı. Yüzüğü hakkında hiçbir bilgisi olmasa da mektupta okuduğu o sözleri çok iyi biliyordu. Civan kendisi hakkında iftira atmıştı. Belki dudağına dokunmuştu ama kâğıtta ima ettiği gibi dokunmamıştı. Anlaşılan Sarhan aklına gelen ilk şey olduğunu sanmıştı.

"Bana bağırma!" diye bağırdı Sarhan. "Sadece doğruları söyle. Artık bana doğruları söyle."

Daha fazla bu rezalete dayanamayan Zival, Sarhan'ın yanağına okkalı bir tokat atacakken karşısındaki adam atağını fark ettiği gibi elini havada yakalamıştı. Gözleri dolu dolu olan Zival ne yapacağını bilemedi. Sarhan'ın ela, kahve karışımı olan gözleri kısılmıştı ve çok kötü bakıyordu. Sarhan yaptığı her harekette Zival'i kızdırmayı başarıyordu. Zival yerinde resmen sinirden tepinmek istiyordu. Elini indirmek için tutan adamdan hızla elini çekti. Bakışlarıyla korkutabileceğini sanıyorduysa sanmaya devam edebilirdi.

"Hâlâ aynı soruyu soruyorsun. Hâlâ bana inanamıyorsun!" diye bağırıp kapıya yöneldi. Nasıl Zival'in Civan'la öpüştüğünü düşünebiliyordu? Yani herkesten bekleyebilirdi ama kendisinden bekleyemezdi. Ayrıca Ardıl ağa Sarhan'a ilk Civan olayını açıkladığında 'Zival'in bir suçu yok' dememiş miydi? Peki şimdi neden böyle yapıyordu? Hem sevmediği halde neden bu kadar sık boğazlık ediyordu ki? Hangi hakla hesap sorabiliyordu?

Kapıyı açmak için elini kapının koluna götüren Zival, Sarhan'ın sesiyle durdu. "Sana konuşacaklarım bitti, demedim."

Gözlerini deviren Zival, arkasını dönüp Sarhan'a aşağılayıcı bakışlarını yolladı. "Konuşacaklarınla ilgilenmiyorum!" deyip tekrar kapıya elini attı ancak çıkacağı sırada Sarhan Zival'in kolundan tutup içeriye çekti, kapıyı sertçe çarparak kapattı.

AŞİKÂR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin