-25-

24.9K 1.1K 608
                                    

Otuz beşinci bölüm başlığı, yirmi beşinci bölüm olarak değiştirilmiştir. İyi okumalar dilerim 🖤

...



Eli ayağı titriyordu genç kadının. Ailesinin tepkisini o kadar çok merak ediyordu ki bir dizini stresten daima yere vuruyordu. Hızla akıp giden yolda sessizce camdan dışarıya bakıyordu. Şuan Welat'la beraber hastaneden çıkmış ve yeni taşındıkları konağa doğru gidiyorlardı.

Gözünden akan bir damla yaşı sildi. Sarhan'ın ona böyle davranması gerçekten de canından bezdirmişti. Daha düne kadar kadar pişmanım diyen adam şimdi tekrardan pişman olacağı ve telafisi olmayan yanlışlar yapmıştı. Daha düne kadar sevdiğini söyleyen adam yalan yanlış bir resme inanıp kendisine durduk yere saldırmıştı. Kolay değildi bu yüzden Zival'in yaşadıkları. Yıllardır bu kadar acıya rağmen ayakta durması büyük bir mucizeydi.

Elini karnına bastırdı. Sarhan resmen ona iffetsizlik muamelesi yapmıştı. Civan'la köşe bucak buluşup buluşmadıklarını sormuştu şaka gibi. Zival bunu hak etmiyordu! Açıklama bile yapamadan bu konuma gelmesi gerçekten canını fazlasıyla acıtıyordu. Peki kuma mevzusuna ne demeliydi? Sarhan üstüne kuma getireceğini iddia etmişti. Bunu kendisine sevdiği adam söyleyemezdi. Kim karısının yerine başka birini kabul edebilirdi?

Tabi Zival tüm bunları yapanın Roja hanım olduğunu biliyordu ama bunu Sarhan'a anlatamazdı. Çünkü anlatsa bile Sarhan inanmazdı. Zival'i, yengesine iftira atmasından dolayı azarlardı ki Zival'in başka bir azar, psikolojik şiddet ve polemiğe girecek takaati yoktu.

Pencerenin kenarına dayadığı elini yüzüne götürüp çenesinden akan bir damla yaşı sildi. Welat ablasındaki hareketliliği sezince yoldan bakışlarını çekip Zival'e döndü. Ağladığını fark etti.

"Ağlama artık. Kendini boş yere üzme." Welat'ın sesi Sarhan'ı hatırlatmıştı. Sarhan da daima ağlama derdi. Lakin bu sesin sahibi Sarhan değildi. Kardeşiydi. "Bana bak abla." diyen Welat bir yandan yola bakıyordu. "Biz ne anlaştık seninle? Ağlamak yok demedik mi? Güçlü duracaksın. Herkese inat dimdik duracaksın."

Kardeşine bakan kadın kızarmış gözlerini direksiyonu sıkan adama sabitledi. "Welat canım yanıyor. Neden anlamak istemiyorsun?"

"Sen ağladıkça eline ne geçecek? Zaman geriye mi alınacak?" diye bağırdı Welat. Ablasını ağlarken görmek istemiyordu. Hele ki Sarhan için, asla!

"Hadi sen bana inandın, peki ya ailem? Babamla annem senin gibi düşünceli davranacaklar mı bana?"

Yola bakmayı kesip Zival'e dönen Welat gözlerini kıstı. "İnanacaklar, demiştim sana. Sen böyle sulu göz olmaya devam edersen suçu sende ararlar çünkü suçlu ve aciz kişiler ağlar!"

"Saçmalama Welat..."

"Zival beni sinir etme! Zaten geldik sayılır. Bak sana söz verdim. Kesinlikle daima senin yanında olacağım."

"Biliyorum."

Arabayı konağın önünde park eden Welat ablasına gülümsedi. "Şimdi, sakin oluyorsun ve hiç ağlamıyorsun. Daima senin yanında olduğumu zaten biliyorsun."

Başını kardeşine tamam anlamında sallayan kadın, Welat'ın arabadan inmesiyle kapıyı yavaşça açıp kendisi de indi. Welat inen ablasının yanına gidip kolunun altına girdi. Büyük konak gerçekten de muhteşem görünüyordu. Çünkü antika gibi görünen konak oldukça şık ve zarif bir atmosfer yaratıyordu. Büyük, kahverengi kapı konağın havasına ayrı bir çekicilik katıyordu. Kapının önündeki Hilda'nın güvenliği açısından dolayı tutulan korumalar Welat'ın ve Zival'in geldiğini görünce baş selamı verip kapıyı açtılar. İçeriye geçen Zival gözlerini konağın etrafında gezdirirken avlunun ortasındaki küçük su çeşmesine bayıldı. Gerçekten de farklı bir ortam yaratıyordu. Fışkıran sular konağın avlusunu şekillendirmişti.

AŞİKÂR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin