-23-

31K 1.1K 259
                                    

Otuz üçüncü bölüm başlığı, yirmi üçüncü bölüm olarak değiştirilmiştir. İyi okumalar dilerim 🖤

...


Akşam oldu olacaktı. Güneş yavaş yavaş batarken kızıllaşmıştı. Herkes ise Zival'in başına toplanmıştı. Korumalar Zival'in etrafını sarmış, geçişleri engelliyordu. İdal'in sinirden elleri titrerken yerde baygın olan arkadaşının kafasını dizine koymuştu. Dilsu da Zival'in nabzını ölçtükten sonra korumalara bağırmakla meşguldü. "Arabayı getirin!"

Korumalardan biri hızla gelen arabanın kapısını açtı. İdal ve Dilsu yerde uzanan arkadaşının kollarına girdi. Korumaya taşıttıracak değillerdi her halde kendileri dururken. Zival'i arabaya bindirirlerken herkes bu kez arabanın etrafına toplandı. Korumalar halkı uzaklaştırmaya çalışırken İdal ve Dilsu hızla arabaya girmişti.

Şoför koltuğuna geçen adamla hemen hastanenin yolunu tuttular. Zival'in başı İdal'in dizindeyken Dilsu Zival'in telefonunu bulmaya çalışıyordu. En son çantada bulduğu telefonu çıkarıp hemen Sarhan'ı aradı. Hareketleri o kadar hızlıydı ki bir an bulduğu telefonu elinden düşürecekti.

"Alo Zival?"

"Sarhan, benim Dilsu."

"Dilsu mu? Zival nerede?"

"Zival, şey... Zival-"

"Ne oldu? Ne oldu lan konuşsana!" diye bağırdı Sarhan korkuyla. Biliyordu, biliyordu karısına bir şey olacağını. Bu iki kıza niye güvenip karısını emanet etmişti, anlam veremiyordu.

"İnan bana ne olduğunu anlayamadık. Bir anda kustu, daha sonra bayıldı. Şimdi hastaneye götürüyoruz."

"Daha önceden hastaneye götürmeliydim. Allah kahretsin! Tamam, bende geliyorum." deyip telefonu Dilsu'nun yüzüne kapattı.

Dilsu yüzüne kapanan telefona sinir olsa bile hemen Zival'in durumunu kontrol etti. Ardından şoför koltuğundaki adama, "Arabayı daha hızlı sürseniz?" diye uyarıda bulundu. Bir an önce hastaneye gitmeleri gerekiyordu.

"Tabi..." diyen adamla İdal, Dilsu'ya baktı.

"Şimdi durduk yere ne oldu ki? Allah'ım sen yardım et... Sarhan ağzımıza sıça-"

"Sus İdal." diyen Dilsu, Zival'in nabzını tekrardan ölçtü. Hastaneye vardıklarında Dilsu arabadan inip bağırdı. "Sedye!"

Koşan doktorlar gelerek Zival'i arabadan çıkarıp sedyeye yatırdı. Serum bağlayan doktorlar hızla hastaneye girdi. Dilsu hemen kısa bir açıklama yaptı. "Ben kadın hastalıkları ve doğum uzmanlığı bölümünden bir öğrenciyim. Arkadaşım birkaç kez bayıldı ve kustu. Yolda gelirken nabzını ölçtüm. Normal değerlerden daha düşük..."

"Anladım hanımefendi. Peki bir hastalığı falan var mıydı?"

"Bilmiyorum. Yoktu galiba."

Doktor hemen Zival'le beraber hasta odasına girince İdal ve Dilsu dışarıda kaldı. Saniyeler sonra koridorda Sarhan'ın sesi duyuldu.

"Karım nerede?!"

"Sakin ol. Odaya aldılar. Tahlil yapılacak."

"Eğer ona bir şey olursa ölümünüz elimden olur ve sizi kurtaracak tek polis bile bırakmam!" diye Dilsu'ya bağırdı genç ağa.

"Kustu ve bayıldı. Bunda bir şey yok!" diye bağıran İdal oldu. Sarhan ise kendine kızdı. Zival'i dinlememeliydi. Demek karısı kendisinden gizli sürekli kusuyordu. Aklına gelenle elini duvara vurdu. Adar'ların da evinde karısı onu kandırmıştı. Anlayınca sinirle avucunu ısırdı.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now