-26-

30K 1.2K 538
                                    

Otuz altıncı bölüm başlığı, yirmi altıncı bölüm olarak değiştirilmiştir. İyi okumalar dilerim 🖤

...

ZİVAL'DEN

Önceleri tam olmasa da intihara meylim yoktu benim ama şimdilerde var artık. Bazen göz kapaklarımı ruhsal acıdan açamadığım oluyordu. Ölüm kokuyordu attığım her adımda nefes aldığım dünya, yalan kokuyordu birbirine gülen yüzlerin arkasındaki hayatlar ve gerçek kokuyordu bu dünyadan sonraki dünya.

Yalnızdım. Ve öyle bir yalnızlık ki bu... İnler cinler bile başka yerde top oynuyordu. Zaten her zaman yalnızdım. Bir süre onunla birlikteyken yalnız değilmişim gibi davranmıştım ama öyleydim. Adını bile söyleyemiyordum. 'Onun' diyordum. Onun...

Canım çok yandı. Hâlâ da yanmaya devam ediyordu. Peki neden sürekli acı çeken ben oluyordum? Hayat neden beni daima bir imtihana tâbi tutuyordu? Ben sürekli böyle yaşamaya devam ettikçe imtihanımdan fazla bir şey mi elde edecektin? Buradaki kazancım neydi benim?

Kaybediyordum her geçen gün. Birazcık, sadece birazcık sevgiye ihtiyacım vardı. Onu bana çok görmüştü kader! Mahkumdum ben bu hayatı yaşamaya. Hayır, isyan etmiyordum. Rabbimin bana sunduğu hayat buyduysa boynum kıldan ince olurdu lakin bende Hz. Eyyüp sabrı yoktu. En fazla sunulan bu hayata kaç ay, saat, dakika dayanabilirdim? Ne kadar sabredebilirdim?

Düşünemiyordum. Düşüncelerimde boğulmuştum. Odaklanma desen zaten sıfır! Berdele kurban gittiğimi öğrendiğim gün hiç olmadığım kadar kendimi kötü hissetmiştim. Ölü gibi hissetmiş ve ölüvermiştim. Kalbim paramparça olmuştu. Kırılan bir cam parçası gibi etrafa savrulmuştum. Henüz bu şoku atlatamadan kaçmış ve tekrardan ona geri dönmüştüm. Yine diyemiyorum adını. Ona...

Çok acı çektim. Geçmişimde vurgun olduğum adamın karısı olmuştum. Sevmiştim. Karnımda ondan bir parça taşıyordum. Ondan, ikimizden! Peki o ne yapmıştı? Kuma demişti ya! Kuma! Bana aşık olduğunu söyleyen adam üstüme kuma getirecekti, öyle söylemişti. Oysa bana güvenecekti. En önemlisi ben ona güvenmiştim. Geçmişi unutturacağım, demişti. Geleceğinin garantisini verebilirim, demişti.

"Benim geleceğim sensin kadın! Senin geleceğin de benim. Belki ben senin geçmişin de olabilirim ama sana geleceğinin garantisini de verebilirim."

Değil geçmişi unutturmak, geleceğimin garantisini bile vermemişti. Geleceğim olamamıştı. Olmamıştı. Yalnız kalmıştım yine. Hepsi Civan olacak lanet herif yüzünden. İkinci kez yuvam yıkılmıştı o adamdan dolayı. Kocam olacak olan adam hemen inanmıştı belli belirsiz bir resme.

Sessizlik...

Sessizdik bir müddet. Ne o konuştu ne de ben. Ölümüne susmuştuk avlunun ortasında. Nefes alış verişlerimizden başka duyulan ses yoktu. Tek kelime etmedik. Konuşacak çok şey vardı aslında fakat susarak konuşuyorduk biz. Hesap soruyordu bana her zamanki gibi. Ben ise inkar ediyordum, doğruları anlatmak için çırpınıyordum fakat öyle dominant bakışları vardı ki arka planda kalıyordum. Konuşmama izin vermiyordu. Bakışlarıyla bile konuşmama müsaade etmiyordu, susturuyordu beni.

Gözlerim avluda gezerken korkudan gözlerine bakamıyordum. Baktığım zaman dilimi tutamadan saldıracağımı biliyordum. Bebeğime, bebeğimize zarar vermek istemiştim. Belki de bunun hesabını sorardı bana. Peki sormaya hakkı var mıydı? Karnımdaki çocuğun babası olmayı hak ediyor muydu? Neye hakkı vardı karşımdaki adamın?

Hâlâ aptal aptal çevreyi gözetliyor, onun dışındaki her yere bakıyordum. Belki de ilk onun konuşmasını istiyordum. 'Konuşmak için çırpınıyorsun' diye araya girdi duygularım. Gözlerimi devirdim ona. Doğruyu söylüyordu. Konuşmak için çırpınıyordum. Fakat çırpındıkça boğulmaktan korkuyordum.

AŞİKÂR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin