~12~

5.6K 377 166
                                    




10 HAFTA SONRA

Bir şarkıda dendiği gibi "İçimizde aç hevesler" vardır. Hep mutluluk düşler, üstelik bunu sonu gelmez arzularda ararız. Bitmez tükenmez hırslarımız vardır. Planlar kurar; belki de koca bir ömrü hep mutluluk aramakla geçiririz. Ve çoğu kez mutlu olmak, zengin olmakla aynı anlama gelir bizim için. Ağız tadıyla yaşamak istiyorsak küçük şeylerden mutluluk çıkarma sanatını öğrenmeliyiz. Yaşamak, o küçük şeylerin birlikteliğindende oluşmuyor mu zaten?

Almila hiç iyi değildi. Özelikle son iki haftadır hiç mi hiç iyi değildi. Mutlu muydu onu bile bilmiyordu. Aklı o kadar karışıktı ki tüm düşünceleri birbirine dolanmıştı. O düşünceleri birbirine bağlasanız dünyanın etrafını bir tur sarardı, o derece çok düşünüp duruyordu.

Odaya girdiği gibi ilk olarak içinde okuldaki öğrencilerle alakalı birkaç belgenin bulunduğu elindeki dosyayı Berkan'ın bazen geceleri üzerinde çalıştığı masanın üzerine bıraktı. Ardından ayağındaki topuklu ayakkabıları çıkarıp bir köşeye fırlattı. Bu ayakkabıları mecbur kalmasaydı asla giymezdi. İşine devam ediyordu tabiki. Hatta az önce okuldan gelmişti. Konağa geldiğindeyse kimseye görünmeden hızlıca odasına çıkmıştı.

Elindeki telefonu evirip çevirdi. Bir cevap bekliyordu kaç gündür. Fakat her geçen saniye sanki aleyhine işliyordu. Elini, yüzüne dökülen saçlarından geçirip geriye doğru itti. Bu aralar hep böyleydi. Özellikle bir hafta önce Berkan'la tartıştıktan sonra iyice mutluluk ondan kaçıp gitmişti. Araları bu aralar hiç iyi değildi ki bunu konaktaki herkes farkedebiliyordu.

Ardıl ağanın ölümünün üzerinden iki buçuk ay geçmişti. Alkan konağında hâlâ hüzün vardı, hâlâ acı vardı. Ardıl ağanın ölümü herkesi sarsmıştı. Sıla hanım Almanya'ya döndükten birkaç gün sonra kimseyle konuşmayan Sarhan ağa toparlanmış ve ailesini ayakta tutmaya çalışmıştı. Ne yaparsa yapsın herkes tam olarak kendinde gelmiş sayılmazdı. Öyle ki ilk birkaç hafta pek kimse sofraya oturmuyordu. Daha sonraları yavaş yavaş herşey düzelmeye başlamıştı. Önce Miran izin alıp Amerika'ya, okuluna geri dönmüştü. Ardından Şilan okuluna kaldığı yerden devam etmişti. Zival hanımın zorlamalarıyla da Lamia işine kaldığı yerden devam edebilmişti. Almila ise Zival hanım ve Sarhan beyden izin alıp öğretmenlik görevine kaldığı yerden devam etme kararı almıştı. Berkan zaten daha evlenmeden önce izin vermişti ki imzalı izni vardı bu yüzden.

Tam herşey düzeldi diye düşünmüştü fakat bir hafta önce Berkan'la ettikleri kavga tüm huzurunu, mutluluğunu kaçırmıştı. O kadar saçma birşey yüzünden kavga etmişlerdi ki anlatılamazdı.

Elindeki telefonu stresten avucunun içine vura vura odada bir ileri bir geri yürümeye başladı. Topuklu ayakkabılardan kurtulan Almila rahatça zemine basabiliyordu. Telefonun çalmasını beklerken gözleri makyaj aynasının önündeki kağıda kaydı. Bir hafta önce Berkan'la kavga ettiğinde boşanacağını söyleyip kağıdı çıkarmış ve oraya indirmişti. Fakat Berkan alayla gülmüştü bu söylediğine. Ardından kapıyı çarparak odadan çıkıp gitmişti. Aslında Almila boşanmayacaktı. Sadece biraz Berkan'ı korkutmak istemişti çünkü o gün çok üzerine yürümüştü.

Neymişmiş artık çalışamazmış! Çalışmasını istemiyormuş! Bunları duyan Almila ise Lamia'yı örmek göstermişti. Niye Lamia da çalışmıyor muydu? Neden ona birşey demiyordu da kendisine diyordu? Tabi Berkan buna da cevap vermişti. O hâlâ bekâr yani kocası yok. Kimse ona karışmazmış falan filan diye saçmalamıştı. Aslında hepsi yalandı. Almila'yı erkeklerin arasına görmeye tahammül edemiyordu. Bu kavgayı da kıskançlığından çıkarmıştı. Berkan'a kıskandığı için böyle yaptığını söylediğinde ise Berkan çıkıp gitmişti hiçbir şey demeden.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now