-20-

32K 1.3K 205
                                    


Otuzuncu bölüm başlığı, yirminci bölüm olarak değiştirilmiştir. İyi okumalar dilerim 🖤

...

Her acının bir ilacı olur, derler. Peki; her yağmurdan sonra da gökkuşağı çıkar mı?

Gün geceye kavuşmadan,
Gece güne geri döner mi?

Deniz maviliğini Güneş'siz gösterir mi?
Ay'sız deniz karanlıkta parlayabilir mi?

Kötü söz sadece kötülerin mi?
İyiler kötü söz söylemez mi?

Her şeyin sonu bir başlangıçsa,
Başlanmadan sona erişilemez mi?

Bulutlardan gelen kar taneleri birbirine temas etmezken,
Gökyüzü yeryüzüne temas edebilir mi?

Gözlerini açıp yattığı yerden doğruldu. Dört yıl önce hapis olduğu yatağında uyuduğunu görünce tek kaşını kaldırdı. Dün onlar Welat'la beraber salondaki koltuklarda uyumuşlardı. Demek Welat gece yatağına getirmişti. Yatağından kalkıp her şeye rağmen gülümsedi. Barışmıştı kardeşiyle. Bugün hiçbir şey onu üzemezdi.

Odasına göz attı. Duran kitaplarını görünce gözlerini devirdi. Ağlamayacaktı! Biraz daha odasının içinde gezindi. Hiçbir şeyine dokunmamıştı annesi. Her şeyi olduğu gibi duruyordu. Çalışma masasına yaklaştı. Masanın üstünde duran kitabını eline aldı. Geçmişte sinirlendiği için elindeki kitabı yırtmıştı. Odasına hapsedildiği gün aslında tüm kitap ve kalemlerine zarar vermişti. Hâlâ kalıntıları duruyordu. Elindeki kitabı açtı. Bu kitabı devamlı okuyordu. Kendisiyle de Alkan konağına götürmeyi unutmuştu. Aslında pek bir şey götürmemişti oraya. Çünkü her şeyi hazır alıp yerleştirmişti Ardıl ağa. O yüzden çeyize falan gerek kalmamıştı. Sadece bir sandık gitmişti. Orada belli başlı şeyler vardı.

Kapısının açılmasıyla odaya Welat girdi. "Ablam? Uyandın mı?"

"Hı hı. Galiba erken uyanmaya alıştım artık."

"Erken uyanmak insanı dinç tutar. Hadi gel kahvaltıya." diyen Welat içeriye girip ablasının elindeki kitabı masaya indirdi. "Bunlara sonra bakarsın. Zaten eşyalarını kendinle götürürsün yoksa hepsi burada tarihi eser olacak."

"Neden?"

"Taşınıyoruz ya... Ayrıca burası senin odan. Annem defalarca kimsenin girmemesi için uyardı. Ben bile girmiyorum."

"Sen zaten girmezdin ki odama kolay kolay."

"Sen öyle san..." diye ablasının duyamayacağı şekilde mırıldandı.

"Anlayamadım?"

"Yok bir şey. Hadi gidelim." deyip ablasını dışarıya çıkardı. Salona giden kardeşler masaya oturdu. Hilda'nın yanına oturan Welat, karısına baktı. "Anneme yemek götürdüler mi?"

"Götürdüler Welat." diyen Hilda yemeğine devam etti.

"Kim götürdü?" diye sordu Zival. Babasının kendisine tuhaf bakmasını Welat'la barışmasına bağlıyordu.

"İki çalışan tuttuk sen gittikten sonra. Annem tek başına yapamıyordu, yetişemiyordu işlere."

Welat'ın kısa açıklamasıyla başını anladığını belirten bir edayla salladı. "Annem tek yiyemez ki. Dur ben bir gidip bakayım." diyen Zival yerinden kalktığı sırada Fırat bey kızını durdurdu.

"Otur Zival."

"Niye?"

"Ben bakarım." diyen adam doymuştu ve sofradan kalkıp karısının yanına gitti. Fırat beyin gitmesiyle Zival tekrardan şaşkın bir biçimde yerine oturdu. Hilda Zival'e bakıp yüzünü ekşitti. O tekrar tabağına dönünce kocasının kendisini izlediğinden bihaberdi.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now