-37-

24.9K 1K 515
                                    

Kırk yedinci bölüm başlığı, otuz yedinci bölüm olarak değiştirilmiştir. İyi okumalar dilerim 🖤

...

Yemekleri yapan Sultan hanım ve Dicle bir yandan Zival ve arkadaşlarının tatlı sohbetlerine kulak misafiri oluyordu. İlk kez hanımağalarını bu denli mutlu olduğunu görüyorlardı. Evet, Zival'in bebek haberi geldiğinde de mutlu olduğunu görmüşlerdi ama şimdiki mutluluk daha bir farklıydı. Sanki arkadaşlarının yaninsat olması onu canlandırmıştı.

"Zival aşerdin mi hiç?" diye sordu Dilsu. Bir yandan Zival'le beraber sarma sarıyordu.

"Yok. Sürekli kusuyorum. Aşermeye fırsat olmuyor." deyince, İdal ve Arın gülmüştü.

"Ne inatçı bir evladınız var sizin? Aynı ebeveynlerine çekmiş." diyen Dilsu somurttu.

Hepsi gülerken Zival elindeki sardığı sarmayı düdüklüye yerleştirdi. Uzun bir aradan sonra böyle gülmek, ona çok fazlaydı. İnşAllah başına bir şey gelmezdi. Artık gülmeye korkar olmuştu.

Sarma sarmayı bitirince kızlar ellerini yıkamak için ayaklandı. Ellerini yıkadıktan sonra Zival kızları yanına alıp salona geri döndü. O sırada uyanan Sıla odasından çıkmış salona girmişti. Zival'in yanındaki kızları görünce dudaklarını aşağı sarkıttı. Biliyordu ki bugünlük pabucu dama atılmıştı.

Zival, gözlerini ovuşturan Sıla'ya baktı. Acaba kötü bir rüya mı görmüştü? Çünkü Sıla üzgün görünüyordu. Kapının orada dikilen Sıla'ya seslendi. "Sıla'cım, gelsene yanımıza."

Omuz silkti Sıla. "Gelmeyeceğim." deyip geri dönmek için arkasını döndü ama bu kez İdal'in sesiyle durdu.

"Arkadaşının arkadaşına selam vermek yok mu Sıla? Aşk olsun."

Gülümseyerek tekrar onlara bakan küçük kız, İdal'in söylediği şeyle İdal'i ve Dilsu'yu hatırlamıştı. Daha önce buraya geldiklerinde Sıla onlara 'arkadaşımın arkadaşları' diye seslenmişti.

"Hoşgeldin arkadaşımın arkadaşı." dedi Sıla. Yüzünü büyük bir gülümseme kaplamıştı.

"Bize de selam yok mu tatlı kız?"

"Tatlı kız değil Arin, arkadaşımın arkadaşı diyeceksin." diye araya girdi Dilsu. Kollarını açıp Sıla'ya göz kırptı. "Koş bakalım arkadaşımın arkadaşı, özledik seni küçük cadı!"

Aynı anda İdal kollarını açmıştı ve Sıla'yı çağırmıştı. Sıla Dilsu'nun yanına gidecekti ki duyduğu son kelimelerle yüzünü ekşitip İdal'e doğru koştu. Aynı zamanda Dilsu'ya dil çıkarmayı ihmal etmedi. "Hoppa!" diyen İdal, Sıla'yı kaldırıp dizine oturtturdu. "Kocaman olmuşsun kız sen? Taşıyamıyorum."

"Öyle olsun Sıla. Demek İdal'i seçtin." diyen Dilsu hâlâ Sıla'ya tavır yapma peşindeydi.

"Sen de bana 'küçük cadı' dedin!" diye bağırdı Sıla. Zival, Sıla'nın bu haline güldü. Aslında küçük cadı artık büyük cadı olma yolunda mı ilerliyordu. Boy atmış, hafif kilo almıştı.

"Buna mı kızdın?" diye sordu Dilsu.

"Sıla'ya adıyla hitap edin kızlar. Küçük cadı denmesinden hoşlanmaz." diyen Zival, İdal'in kucağındaki Sıla'ya baktı. "Aç mısın arkadaşım?"

"Hayır değilim." Daha sonra İdal'in kucağından kalkıp Zival'in yanına giderek oturdu. "Arkadaşım, bu abla kim?" diye sorup Arin'i gösterdi. Tabi daha önce görmemişti.

"O benim arkadaşım. Tıpkı İdal ve Dilsu ablan gibi."

"Merhaba Sıla. Ben Arın, arkadaşının arkadaşı." deyince Arin, kıkırdadılar.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now