-33-

29.5K 1.1K 620
                                    

Kırk üçüncü bölüm başlığı, otuz üçüncü bölüm olarak değiştirilmiştir. İyi okumalar dilerim 🖤

...

Sabah uyandığında Sarhan'ın hâlâ sırt üstü yattığını görünce yataktan kalktı. Kocası sabaha karşı soğuk olmasına rağmen üstünü örtmeden uyumuştu. Belki de örtememişti. Zival ise bunu hiç akıl edememişti. Yataktan çıktıktan sonra kocasının tarafına gidip üstünü örttü. Gece boyunca pencereler açıktı ve oda gayet serin olmuştu. Sabah erken olduğu için güneş hâlâ odaya girmemişti. Her ne kadar Sarhan'a tavırlı olsa bile o hastaydı ve ona bakmalıydı. Tabiki o uyanıkken sinir edecek ve zorlayacaktı. Daha bunlar hiçti. Şuan sadece bunları alıştırma olarak kullanıyordu. Gizliden kocasını iyileştirecek ama bir yandan sinir etmeye devam edecekti. Çünkü Sarhan ona çok ağır konuşmuştu. Kuma demişti sırf canını yakmak için ve onun yüzünden canını yakmıştı. Bebeğine zarar vermeye çalışmıştı.

Banyoya gidip işlerini hallettikten sonra Sarhan'ın uyuduğunu fırsat bilen kadın odada kocasına göz ata ata üstünü değiştirdi. Sarhan'a bir şey olsaydı ne yapardı? Düşüncesi bile onu kahrediyordu. Varlığını hissetmesi hem onun için hem de bebeği için büyük bir moral kaynağıydı. Baş örtüsünü taktıktan sonra Sarhan'ın yanına gitti ve uyuyan kocasını bir müddet izledi.

Yüzündeki kızgın ifade, dağılmış saçlar, yüzüne düşen kirpikler, durgun dudaklar, tatlı bir burun... Çok yakışıklı bir kocası vardı. Sarhan her ne kadar ona çok şey yaşatmış olsa bile onların geçmişi vardı. Onlar önce iyi bir arkadaş sonra iyi bir yoldaş olma yoluna girmişti. Allah daima onları yan yana getirmişti.

Sarhan'ı izlemeyi bırakıp odadan çıktı. Çünkü biraz daha burada kalırsa Sarhan uyanır uyanmaz yelkenleri suya indirecekti. Sarhan hassasiyeti ömrü boyunca yakasından düşmek bilmeyecekti. Salonda ilerlerken uyanık olan Sultan abla ve Dicle'yi gördü. Gülizar anlaşılan yoktu. Hem Welat'tan öğrendiği kadarıyla yaptığı o şeyden sonra asla gelemezdi ki Zival'in kardeşinden öğrenmediği bir şey vardı o da kocasının o kadını Urfa'dan kovduğuydu.

"Günaydın hanımağam." diyen Dicle aylar sonra gördüğü Zival'e kocaman gülümsedi. Zival karşısındaki kıza aynı karşılığı verirken Sultan hanım selam vermişti.

"Biz de yavaş yavaş kahvaltıyı hazırlıyorduk."

"Ben de size yardım edeyim." dediği gibi Sultan hanım anında reddetti.

"Katiyen olmaz. Sen gebesin. Sarhan ağam duyarsa iş yaptığını bize kızar."

"Ne olacak? Elime yapışmaz ya?"

"Yok, hatta sen git ordanıza biz tepsiyle kahvaltıyı size getiririz. Zaten ağam salona gelemez. Malum hasta..." diyen Sultan hanımı başıyla onaylasa bile aklına dün gece gelince sinirlendi. Ya yine Sarhan Zival'den yemeği yedirmesini isterse? Ayıptır söylemesi nah isterdi! O bir kere olurdu. İnşallah istemez diye düşünen Zival tekrardan odaya girdiğinde uyanmış olan kocasını gördü. Sarhan'a hiç bakmadan koltuğa oturdu. Ellerini göğsünde bağlayıp başını koltuğa dayadı ve gözlerini kapattı. Konuşmayacaktı çünkü biliyordu ki birazdan Sarhan konuşacaktı. Yanılmamıştı çünkü aynen öyle olmuştu.

"Saat kaç?" Uykunun verdiği sarhoşlukla müstehcen bir bakış attı Zival'e aşkla bakan Sarhan. Güne karısının mükemmel yüzünü görerek başlamak gibisi yoktu.

"Bilmiyorum." diye gözleri kapalı bir şekilde söylendi.

"Neden bu kadar erken uyandın?" diye sordu Sarhan kendine bakmayan karısına. Erken olduğunu hâlâ odalarına vurmayan güneşten anlamıştı.

"Sen neden erken uyandın?"

"Biraz göğsüm acıyor. Galiba bu gidişle enfeksiyon kapacak dikişler." diyen Sarhan üstündeki yorganı attı. Dün gece üstü açık uyumuştu. Anlaşılan karısı üstünü örtmüş olmalıydı. 'Güzel karım benim. Asi ve atarlı da olsa kocasını hâlâ düşünüyor.' diye içinden geçirdi.

AŞİKÂR Where stories live. Discover now