-43- Kederli Mutluluk

3.6K 302 99
                                    

🍁

Bir önceki akşam konuşulanların ardından Hazan terapiye hemen başlamak istediğini belirtmişti. Ne kadar erken ilerleme kaydederse sevdiklerine de o kadar hızlı kavuşabileceğini düşünüyordu. Hepsi burnunda tütüyordu. Yağız ile gece boyunca uyuyan minik kızlarının yanında onlarla ilgili konuşmuşlardı. Hazan öğrendiği birçok şeyin ardından içindeki özlemin taşkınlığı ile ağlamış ancak Yağız'ın sevgi dolu, şefkatli kollarına sığınınca özlemini biraz daha bastırabileceği gücü toparlamıştı.

"Yarın gideceksin." dedi Hazan işaret diliyle, şimdi karşı karşıya oturmuşlar, loş ışıkta birbirlerine sevgiyle bakıyorlardı.

"Geri geleceğim ama." dedi genç adam da oysa bir an olsun ayrılmak istemiyordu yanından. "Seninle uyuyacağım."

"Bekleyeceğim, kızımızla birlikte seni bekleyeceğiz."

Gülümsedi Yağız, ellerini tutup avuç içlerini öptü. "Beni nasıl bir kargaşa bekliyor bilmiyorum ve inan o kargaşanın içine de hiç dönmek istemiyorum. Yine de bütün bunları ardımızda bıraktığımız zaman yaşayacaklarımızı düşündükçe sabrediyorum." Uzanıp dudağına kısa bir öpücük bıraktı, ayrıldığında ise eşinin yanaklarına yayılan kızıllığı büyük bir keyifle izlerken ellerini bırakıp yanağına düşen siyah saçını kulağının ardına sıkıştırdı.

"Ne düşünüyorsun?" diye sordu Hazan parmaklarından oluşturduğu kelimeleriyle.

"Ne kadar şanslı olduğumu," dedi Yağız ilk, eşinin meraklı bakışları arasında devam etti: "Böylesi güçlü bir kadının nefesim oluşunun ne kadar özel olduğunu."

"Sen daha Fulya'yı görmedin." dedi işaret diliyle Hazan da. İkisi de gülümsedi. "Hazan'dan daha azimli. Konuşacak da."

"İkisi de sensin."

Hazan başını salladı onaylarcasına, sonrada kelimelerini oluşturmak için ellerini kaldırdı: "Gürkan hızlı ilerleme kaydedebileceğimden oldukça emin. Çok denedim konuşmak için karanlık günlerde de ama olmadı. Korkuyorum biraz."

"Artık oldu," dedi Yağız gülümseyerek, korkma dercesine bakıyordu. "Beni beklemişsin konuşmak için bence." Muzip sesine karşılık olarak sıcacık bir tebessüm aldı karısından.

"Konuşabildiğim zaman...kızımıza bizim masalımızı anlatacağım..." dedi Hazan yine parmaklarından kelimeleri dökerek. Yağız'ın yemyeşil gözlerine bakarken gülümseyerek devam etti: "Annem bana masal anlatırdı hep ve anlattığı masallarda prensesi ayakkabısından tanıyabilen aptal prensler yoktu."

"Nasıl prensler vardı peki?" dedi Yağız da merakla.

"Bizim masalımızda prens yoktu." Yağız'ın gözlerinde beliren hüznü görünce buruk bir gülümseme yaydı genç kız yüzüne: "Çünkü bizim masalımızda güçlü kadınlar vardı, o aptal prenslere ihtiyaç yoktu. Sonra annem bir gün benim için çok güzel bir dua etti." Öyle bir bakıyordu ki eşine, gözlerindeki sevgiyle ruhuna sarılıyordu sanki. "Beni kalbimden, gözlerimden tanıyacak gerçek bir prensti duası. Nefesi olacağım kadar beni çok sevecek bir prens." Ellerini genç adamın yanaklarına koyduktan sonra alını alnına dayadı ve gözlerini yumup kekeleyerek "Se-se-sen-sendin." dedi.

Genç kızın sesini her duyuşunda kalbinin ritmi delicesine hızlanıyordu Yağız'ın, gülümserken: "Annene minnettarım öyleyse," dedi. "Duası kaderimiz olmuş." Hülyalı bakışlarını sundu genç kız ilk sonra da başını Yağız'ın göğsüne gömüp sarıldı sıkıca.

"Az kaldı Güz Çiçeğim," diye devam etti Yağız ise içini çekip, sarılarak göğsüne çektiği eşine: "Kötülerden arınmış mutluluğumuza az kaldı." dedi.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now