-46- Yaşıyorum!

3.7K 314 81
                                    

🍁

Herkesle işaret diliyle konuşurken, gizliden gizliye sadece hayaliyle seslice konuştuğu Gizemli Prensesi buradaydı, karşısında duruyordu. Gözlerini birkaç kez açıp kapadı. Kimse bilmiyordu onun hayali Gizemli Prensesi ile seslice konuştuğunu, kimse şahit olmamıştı buna. O da Yağız gibi Hazan'ı öldü kabul etmemişti ve öldü kabul edenlere kızgınlığından, yengesini unutamasınlar diye işaret diline sığınmış, ardına saklanmıştı. Ufak adımlarını koridordaki fayansları dövercesine atarak koşmaya başladı Can omzundaki çantasını yere atıp şimdi. 10 adımda vardı prensesinin karşısına. Önce onunla aynı hizaya gelmek için eğilmiş kızın siyah gözlerine baktı, kendi gözleri yaşla dolmuştu, karşılığını da aynı özlem dolu bakışlarla alıyordu.

"Sensin değil mi? Hayal değilsin?" dedi Can, başını salladı Hazan gülümseyerek.

Can elini uzatıp yanağına dokundu, bunu yaparken hüzün gölgesinin oturduğu yüzü aydınlandı, gülümsedi. Küçük kolları iki yana açılırken başka bir şey demeden sarıldı Hazan'a sıkıca. Tüm engeller sustu. Tüm duvarlar çatladı. Hasretlik dolu hıçkırıklar birbirine karışırken sonrasını düşünmeyi bırakmıştı Hazan o an. Barlas ise şaşkındı, küçücük bir çocuğun karşılaştığı bu durumu bu kadar doğal kabullenmiş olmasına da konuşamadığını sandığı çocuğun konuşmuş olmasına da şaşırmıştı.

"Seni çok özledim..." derken Can, başı boynuna yaslı olduğundan boğuk çıkmıştı sesi. "Amcam bana hep geleceğini söyledi uyurken. Uyanık olduğumu bilmiyordu. Zaman vermedi ama. Çok bekledim uyanınca da." Geriye çekilip yüzünü sevdi. "Neden bu kadar geç kaldın?" diye sordu ıslak gözlerini kırparak.

Hazan burukça baktı ona, elleri Can'ın uzamış mısır püskülü saçlarını okşarken: "Özür dilerim..." diye fısıldadı, dudakları titriyordu konuşurken. "Kayboldum...korktum sonra." Yanaklarını öptü. "Barlas buldu beni sonra da." Can'ın bakışları onlara bakan Barlas'ı bulduktan sonra yeniden Hazan'a döndü, sarıldı başını göğsüne bastırıp genç kıza. Hazan huşu içerisinde onu severken: "Kocaman olmuşsun." dedi, söylemek istediği birçok şey vardı ama o ilk bunu söyleyebilmişti.

"Sen de konuşuyorsun." dedi Can hayret dolu sesiyle, "Amcam haklıymış." Başını salladı Hazan yine ağlamasının arasında gülerken.

Aniden kollarının arasından çekilen Can ile kocaman olmuş bakışlarını Barlas'a çevirdi Hazan, hızla yerden kalkıp karşısına dikildi sonra da. "Ne yapıyorsun abi?"

"Biri geliyor!" dedi Barlas, adım sesleri duymuştu koridorda, bir başkasına daha yakalanmayı göze alamaz şekilde karartmıştı gözünü.

"Püsküllü Prensim..." dedi Hazan ama Barlas kesti sözünü telaşla. "Açıklama yapma, Can'ı da bizimle götüreceğim zaten."

"Saçmalama! Herkes telaşa kapılacak abi! Kaybolduğunu sanırlar."

Barlas hafif sitemli bir gülüşle: "Amcalarının haberi olacağı için öyle sanmazlar." dedi. "Hoş, onlarda yukarıdan sağ çıkarlarsa bize ulaşırlar ya neyse."

"Püsküllü Bela neredesin? Can! La oğlum iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyorsun, nereye kayboldun başımın belası!"

"Furkan!" dedi Hazan iri gözlerini Can'a çevirip.

"Abimle gelmiştim ben. Telefonla konuşuyordu ben de sıkıldım, boş boş yürüyordum beklerken."

"Bir bu eksikti!" dedi ilk Barlas sıkıntıyla soluk verip. "Hani bu Yağız herkesi kolayca ikna ederdi? He hani? Şu halimize bak! Topyekûn buradalar!" diye söylendi çıkış yoluna bakarken de. "Aynı anda kâbus görüp birbirinizi özleyeceğiniz tuttu. Az sabretseniz zaten akşama beraberdiniz! Hay ben aklıma...Hay ben üzüntüne dayanamayan kalbime..."

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now