-23- Aşk'ın Tarihi...

6.5K 335 181
                                    

🍁

Yağız'ın elini sırtında hissediyordu Hazan. Genç adam alnını alnına yaslamışken sanki kaçmasından korkarmış gibi tutuşunu da sıkılaştırmıştı. Bir eli avucunun içerisinde aynı baskının altındaydı. Müzik kulaklarına çarpıyordu ama onların müziği duyduğu yoktu; onlar kalplerini duyuyor, sessizlikte konuşuyor gibiydiler. Genç adamın parmağının teninde tutturduğu ritme göre Hazan adımlarını ona uyduruyordu. İşaret parmağı sırtına bir kez hafifçe dokunursa sağa adım atıyordu, iki kez dokunursa sola. Dansları müzikle ahenk içerisinde devam etti süregelen zaman diliminde.

Fernando ve Angelina dahil salondaki herkes hayranlıkla onları izlerken, köşede Eda haris duygularının esiri olmuştu. Ellerini yumruk yapmış, avuçlarını hiç ayırmayacakmışçasına iki bedende bir bütün olabilmeyi başarmış çifte bakıyordu. Aralarındaki aşkı da tutkuyu da sevgiyi de görebiliyordu. Gördüğü halde kendini orada, Hazan'ın yerinde olma düşüncesinden alamıyordu. Müzik bitti, dans bitti. Gözünü kırpmaksızın bakarken Eda, bir çift siyah gözle bakışları çarpıştı.

Ortamda alkış sesleri yükselmişti. Avuçların birbirine çarpınca çıkardığı tok sesler salonda yankılanıyordu adeta şimdi.

Yağız ise yemyeşil gözlerini Hazan'ın üzerinden çekemiyordu. Dudaklarını aralamaya çabalıyor ama yapamıyordu. Dili damağı kurumuş gibi hissediyor, içi kavruluyordu. Hazan bakışlarını ona kaldırdığında genç adam nefes almayı bıraktı. Gözlerinde gördüğü duygu ya da ifadede herhangi bir suçlayıcı ibare yoktu. Minicik bir kıvılcım dahi yoktu suçlama namına. Yeniden nefes almaya başladı.

Genç adam gördüğü o ifadeden cesaretle "Seninim," diye fısıldadı. Gülümsedi Hazan. Tüm gülümsemelerinden farklıydı bu. Yağız'ın gözleri bu gülüşe takılı kaldı, yeniden siyaha bürünmüş koyu kahvelerine baktı sonra. Kayboluyor sandı. Hazan ellerini Yağız'ın narin hapishanelerinden çıkarıp tebessümünü sundu. Yağız bir an daldığı masalsı güzelliğinden sıyrılıp etrafına bakındı. Onları tebrik eden, alkışlayan insanlara başıyla selam vermekle yetindi. Yeniden karısına döndüğünde, genç kız ellerini kelimelerini oluşturmak için kaldırmıştı.

"Birazdan geliyorum."

"Nereye-" diye sormasına fırsat bırakmadan salonda adımlamaya başladı karısı. Durakalmıştı. Bakışları gittiği yönü takip ettiğinde ise gözleri kısıldı. Arka kapıya doğru ilerleyen Eda'nın peşinden gidiyordu Hazan. Elbisesinin uçuşan etekleri de gözünün hizasından kaybolunca genç adam kendine geldi. O da adımlarını hızlandırıp o yöne çevirdi. Koridoru geçti, sağa döndü ve bahçeye çıktı.

"Ne duymak istiyorsun!" diye bağırıyordu Eda. "Taşralı cahil kız cicili biçili elbise giyince masal prensesi olmuş!" Alaycı bir tavırla alkışladı. "Ama ben senin ne olduğunu biliyorum. Sen melek yüzlü bir şeytansın!"

Hazan'ın tatlı bir tebessüm yayıldı yüzüne. Eda'yı delirtecek kadar içten bir gülüş. Genç kızın sakinliği Yağız'ın da olduğu yerde donup kalmasına neden olmuştu. İki kadın da onu görmüyordu. Eda hırsını alamayıp devam etti.

"Senin o saçma salak hareketlerini de biliyorum ben ayrıca. Sırf sen kendini ezik hisset diye hep anlamazdan geldim! Sefilsin ya! Yağız'ı alacağım ama hiç kuşkun olmasın!"

"Bildiğini biliyordum zaten," dediğinde işaret dili ile Hazan, Eda donmuştu.

"Ne?"

"Beni anladığını biliyordum. Neden burada tek başıma karşındayım sanıyorsun?" Eda tam konuşacakken Hazan devam etti. "Asıl şeytan sensin! Sen ve senin gibiler! Ama sana son defa tek bir cümle kuracağım, gözlerini aç ve iyi izle!" Ona doğru birkaç adım atıp aralarındaki mesafeyi kapattı. "Bizi ölümden başka kimsenin ayırmaya gücü yetmez çünkü o benim kaderim ve ben de onun kaderiyim!" Cümlesinin bitimine ellerindeki hayali tozu silkelermiş gibi birbirine sürttü Hazan bitti dercesine. Çenesini dikleştirip meydan okuyan bakışlarıyla Eda'ya durması gereken noktayı göstermişti son kez. Arkasını dönüp ilerlediğinde geride çimlerin arasına yığılmış, zırıltılarla ağlayan bir hiç bırakmıştı. Onlar için sadece bir hiçti artık.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now