-63-Değişemem!

2.7K 251 74
                                    

🍁

Anne: Çocuğu olan kadın.

Türk Dil Kurumu tarafından tanımlanan “Anne” kelimesi tam olarak buydu. Üstelik doğurmadığı çocuğa bakan kadına da “Üvey anne” ismi verilmişti. Peki gerçekten de böyle miydi?

Doğuran mı anne oluyordu yoksa büyüten mi?

Anne diye kime denirdi?

Barlas için ilki kesinlikle anne değildi. Anne olmak için doğurmak yeterli değildi. Anne olmak için büyütmek, büyütürken de sevgini vermek gerekirdi. Bu yüzdendi her kadının anne olamayışı. Bu yüzdendi bu kelimenin iki dudak arasından belki de çok zor çıkışı.

Karşısında ona sürmeli gözlerini kırpmadan bakan kadına bakarken bunu düşünüyordu genç adam. Yıllarca biyolojik annesini aramasının sebebi onu neden bırakıp da gittiğini bilmek istemesiydi. O terk edildiğini sanırken bambaşka gerçekle yüzleşme yaşamıştı. Ve şimdi bu gerçeğin içinde bir karar vermesi gerekiyordu.

Düşünüyordu.

Dilruba’dan çalınmamış olsaydı acaba karşısında gördüğü bu kötü, kalpsiz kadın var olur muydu? Onun yerine sevgiyi hisseden bir kadın mı olurdu? Anne denmeyi hak eden bir kadın. Bakışları ağladığı için yüzü kıpkırmızı olmuş Hazan’ı buldu. O hak ettiği gibi bir babaya sahip olamamıştı, hak ettiği gibi bir annesi vardı ama o da ellerinin arasından çekip alınmıştı. Ve şimdi kendisine o kadar hüzünlü bakıyordu ki, gidip boynuna sarılıp ağlamak istiyordu. Sanki bir kez bunu yapsa çektiği onca acıyı unutabilecekti.

“Oğlum...” diye mırıldandı Dilruba o Hazan’a bakarken. “Ben... Ben onların karşısına çıkmam. Yüzüm yok, doğru. Ama... Ama sen? Yok, yok olmaz. Seni yeni buldum, olmaz.”

Kendi kendine konuşan kadına döndü yüzünü Barlas. Yüzü çatıldı. Kalbi paramparça, ruhu kan revan içindeydi. Ama buna rağmen dudaklarına buruk bir tebessüm yaymıştı. “Benim ailem var. Biyolojik olarak olmasalar bile ailem onlar. Ve ben sizi ailem olarak kabul edemem Dilruba Hanım. Benden istediğiniz o kelimeyi söylemem, bir kez beni oğlum diyerek kollarınıza almanıza izin vermem; bunlar sadece bir kez olacak. Sonrası yok.”

“Barlas... Şans-”

“Siz,” dedi genç adam zorla yutkunup. “O şansa ulaşacak tüm yolları kendiniz yok ettiniz Dilruba Hanım.” Dolan gözlerini yumdu bir süre. Eliyle yüzünü ovdu. “Hazan ile hiçbir alakası yok düşüncemin. Hain planlar ile Yağız ile onu ayırmadan önce sizi bilseydim, öğrenmiş olsaydım gerçeği yine aynı şekilde düşünürdüm. Ece’ye yaptıklarınız bile sizden uzak durmam için bir sebep yaratıyor çünkü.”

“Oğlum... Affet...”

“Oğlum diyorsunuz ya,” dedi Barlas acıyla. “Ona da bir kez olsun kızım diyebilirdiniz. Hiçbir kan bağı olmayan, iğrendiğiniz Hazan bile onun için Yağız ile evlenmiş!” diye bağırdı birden. Dilruba ellerini yüzüne kapatıp ağlamaya başladı. “Söylememi istediğiniz o kelimeyi hak etmiyorsunuz Dilruba Hanım. Hâlâ neyi tartışıyoruz.”

Dilruba yerinden kalktı. Yüzünün rengi atmıştı. Islak yüzünü sildi alelacele bir şekilde. “Öldür beni,” dedi Hazan’a. “Bu çok ağır, kaldıramam. Öldür beni.”

“Oradan bakınca karım bir katil gibi mi görünüyor anne?” diye soran Yağız’ın sesini duyunca refleksle o yöne döndü kadın. Konuşmadan koşup boynuna sıkıca sarıldı. Onca yıl içinde belki de ilk kez bu denli büyük bir sevgiyle sarılmıştı ona. Fakat aniden durdu ağlayışı. Yağız’ın elleri onun sırtına kapanmamıştı. Yaşadığı anın sahte olduğunu onu görünce algılamış, sevinmişti ancak sevinci kursağında kalmıştı.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now