-39- Yün yumağındaki bir düğüm

4.7K 341 113
                                    

🍁

Hazan yarı uyur yarı uyanık vaziyette geçirdiği iki günün ardından üçüncü günün sabahına gözlerini açmıştı. O iki gün içinde ne olmuştu bilmiyordu. Ne yaşanmıştı bilmiyordu. Yanında yemyeşil gözleriyle ona bakan eşi vardı ya gerisi önemli değildi zaten. Sevmiş, varlığına emin olmuş, gülüşünden öpmüş, özlemini bir nebze olsun gidermişti. Yağız dudaklarını ondan ayırdığında ise kollarının arasına çekip sarıp sarmalamıştı onu. Yıllar sonra onun tarafından sarmalanmak ruhunun canlanmasını sağlamıştı.

"Sen uyurken konuştuk her şeyi..." dedi genç adam ona. "Neler olduğunu, Barlas'ın seni nasıl ne zaman bulduğunu... her şeyi." Hazan ona bakmak için geriye çekildi. İkisinin yüzleri yeniden aynı hizaya geldiğinde Hazan'ın gözlerinde anlık beliren korkuya kaşlarını çattı. "Ne oldu Güz Çiçeğim?"

Ellerini aralarındaki boşluğa kaldırıp narince parmaklarından kelimeleri birer birer dökmeye başladı Hazan. "Çiçek bizim kızımız..." dedi ilk. "Aklında bir şüphe varsa şayet yok etmeliyim." Yağız ellerini tutup öptü.

"Şüphem yok... hiç olmadı. Onunla ilk karşılaştığımda bile senin gibi hemen kalbime dokundu. Bana baba dedi hatta." Hazan ağlarken gülümsedi bir anda bunu duyunca. "Sen ismimi söyledin o da bana baba dedi. Bu o kadar güzel bir his ki... Ah Hazan... Aklına sakın yanlış düşünceler getirme. Bize bunu yaşatanlar... bizi böyle ayrı bırakanlar... yaptıkları yanına kalmayacak."

"Kim olduklarını biliyor musun?" Gözyaşlarını silen adama baktı ıslak gözlerini kırparak. Annesi olduğunu biliyor muydu? Yağız avuçlarının arasındaki yüze kendinden bile sakınır gibi korkarak bakarken başını salladı. Şimdi gözyaşlarını silme sırası Hazan'a geçmişti, eşinin yüzünü o avuçlarının arasına aldı bu kez.

"Bana mezarını gösterdiler Hazan... bak bu ona ait dediler. Öyle yandı ki canım, öyle acıdı ki... inanmadım. Düşüncesi bile bu kadar yakarken beni inanmadım. Sonra sen geldin aklıma... nerede diye sordum... ne halde dedim hep." Boğazına kilitlenen düğüm sesini kıstı o an. "O pislik sana da zarar verdi diye çok korktum... dahası ümitsizliğe kapılıp kendine zarar verirsin diye korktum... Çok şükür buradasın." Dudağına kısa kısa öpücük bırakıp geriye çekildi genç adam. Hazan bu kez ellerini çekip konuşmak için parmaklarını harekete geçirdi.

"Çiçek'i korumak zorundaydım Yağız... onu korumam gerekiyordu. Ben sadece bir kişiden haberdardım... inanmak istemedim ama Heval deyince işte, gerçeği o zaman anladım." Gözyaşları görüşünü bulanıklaştırırken dudağını ısırdı. "Çiçek olmasaydı..." Ellerini tuttu Yağız devam etmesin diye.

"Hiş tamam... Bitti." Sarılıp saçlarını öptü. "Bir hata yaptım, ailem bana ihanet etmez sandım ama yanıldım. Değişti sandım annemi ama yanıldım. Bedelini ağır ödedik, çok ağır oldu... ama geçti... geçti."

İlk gün, ilk akşam, Hazan ile ilk karşılaştığı o geceye dönerken genç adam yaşadığı her an yüreğindeki düğümleri hem çözmüş hem de yerine yenilerini eklemişti.

"Hazan!"

Kollarının arasına yığılan eşine telaşlı sesiyle sesleniyordu o ilk an Yağız, zira genç kız onun gerçekliğine inanamamış, bu beklenmedik karşılaşmayı da kaldıramamıştı. Hem zihnen hem de bedenen bir hayli yorgundu. Üstüne üstlük bir de yağmur suyu yemiş bedeni onu büsbütün savunmasız bırakmıştı. Her şey üst üste gelmişti.

"İçeri!" diyen kendini bulundukları karmaşık anın içinden en erken çıkarabilen Barlas olmuştu. Kucağında bulunan Çiçek'in de bunda etkisi büyüktü. Küçük kız annesine gitmek için atılırken onu serbest bırakmadığı için Barlas'ın omzunu adeti olduğu üzere yumruklayarak çürütüyordu. Hazan'ı kucağına alıp konağa yönelen genç adama, "Üst kata!" diye sesleniyorken kucağında olan minik kızı Afife ninesine veriyordu Barlas.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin