-11- Böğürtlen Reçeli

9.5K 557 146
                                    

🍁

Melek Hanım'ın "Hazan kızımı ve Yağız oğlumu da çağır hele Nazgül kız." demesinin ardından, Nazgül kalfa "Peki hanımım."diyerek adım atmıştı lâkin Dilruba Hanım onu durdurdu.

"Sen kal," dedi kalfaya. "Ben oğlumu çağırırım."diyerek masadan kalkıp yukarıya doğru adımladı Dilruba Hanım. Dün gece eve giren oğlunun halini görmüştü ve tahminine göre şu an uyanmamış olması gerekiyordu. Böylelikle Hazan'a laf çarpabilecekti.

Kapıyı tıklamadan direkt açınca donup kaldı. Yağız dudaklarını ayırıp çakmak çakmak yeşillerini annesine çevirdi. Dudakları kızarmış, yanakları ise hafifçe pembeleşen bir hal almıştı oğlunun. Üstelik eksik gelini de kollarının arasında sıkı sıkı tutuyordu. Bıraksa kaçaktı sanki kız. Asabı bozuldu.

Yağız şaşkınlıkla onlara bakakalmış kadına "Anne!"derken Hazan'ın sıyırdığı pijama üstünü indirip bakışlarını ona sabitledi. Hazan kapıyı Yağız'ın onu kendine bastırması nedeniyle görmüyordu, alnı Yağız'ın boyun girintisine gömülüydü. Dilruba Hanım'ın geldiğini anlayınca bir telaş çıkmak için kıpırdandı fakat Yağız baskısını arttırdı.

Dudaklarını ıslatıp konuştu genç adam. "Kapıyı çalmayı mı unuttun?"

Dilruba Hanım çarpılan lafı anlamıştı, hoşnutsuzluğunu saklamaya çalışarak konuştu. "Ben... Kahvaltıya gel demek için-"

Yağız hızla kesti cümlesini. "Biz dışarıya çıkacağız karımla. Size afiyet olsun." dedi 'biz' kelimesini baskın bir şekilde söylemişti.

Dilruba Hanım'ın gözleri oğlunun kolları tarafından sarmalanmış kıza kaydı tekrar ve kızın oğlunun çıplak omuzlarında olan ellerine...

Yağız onun gerilen yüz ifadelerine alaycı bir tavırla kaşlarını kaldırıp konuşarak karşılık verdi. "Başka bir şey yoksa müsaadenle anne." Dilruba Hanım sert bakışlarını onlardan çekip kapıyı hırsla kapattı.

Hazan, başının yaslandığı yerde kalbinin sesini duyuyordu genç adamın. Ne kadar hızlı atıyordu, sanki kendi kalbiyle yarışıyor gibiydi. Yağız büyük bir huzurla kollarının arasındaki genç kıza bakakalmışken küçük ama derin bir iç çekip çenesini başına yasladı.

"Kapıyı kontrol etmeliydik. İkidir basılıyoruz. Üçüncüsünü kaldıramayız."dediğinde genç adam, genç kız kızarmıştı ve geriye çekilmeye cesaret bulamamıştı.

"Yüzünün halini görmeliydin," diyerek devam etti Yağız, annesinin karısı hakkında söyledikleri aklına gelince gülümsedi yine: "Kalbine indi galiba."

Genç adamın eğlendiğini sesinden anlamıştı Hazan. Sessizliğin ardından Yağız, kollarını gevşetip Hazan ile yüz yüze geldi. Elini genç kızın saçlarının arasından tarar gibi geçirdi, sevdi.

"Ayıp oldu muhabbetine hiç girme,"diye başladı şefkatli bir sesle ellerini konuşmak için hazırlayan genç kıza bakarak. "Asıl ona ayıp pata küte girdi odamıza. Allah'tan erken geldi ya daha geç gelseydi?" dedi şakacı bir tavırla göz kırpıp.

Hazan gözlerini kocaman açınca Yağız burnunu öptü. "Utanma hemen... Bana kalsa keşke hiç gelmeseydi." dedi, nefes aldı: "Sen normalde ne çetin cevizsin ama konu 'sıcak temas' olunca süt dökmüş kediye dönüyorsun. Gözlerinde bile dik bakışlarından eser kalmıyor Hazan, buna şaşırıyorum."

Hazan'ın şaşkın ifadesine aldırmadan onu çevirip sırtını göğsüne yasladı tebessüm ederek. Omuzlarından tutup giyinme odasına doğru yönlendirdi kızı. "Hadi giyinelim. Kahvaltıyı dışarıda yapalım. Gezelim. Sadece sen ve ben."dedi kulağına eğilip neşeli bir tonla. Genç kız utangaçlıkla ellerinin arasından sıyrılıp adımlarını hızlandırdı hemen.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now