-54- Ansız duygular

3.8K 273 162
                                    

🍁

Küçük Hazan, masalının başlangıcı olan bu eve geldiğinde yüreğinde yeri doldurulamaz bir boşluk vardı. Belki yaraları sarılıyor olacaktı ama o tarifi mümkün olmayan acı dolu boşluk kapanmayacaktı. Fakat her acıyı hafifleten bir sevgi muhakkak mevcuttu. Sonuçta var oluşta bir zıtlık vardı. Kötü olan yaratılmıştı fakat karşısında da zıttı olan iyi vardı. Hüznün zıttı sevinç, acının zıttı ise sevgiydi. Sevmek var olan bütün olumsuzluklara rağmen acıyı hafifleten yegâne sarsılmaz duyguydu.

Küçük Hazan henüz sekiz yaşındaydı, konağın merdivenlerinden parmak uçlarında adımlar atarak iniyordu. Bunu yapmasına sebep olan şey ise ahırdan gelen yaralı bir hayvanın etinden et koparılıyormuş gibi inleyişiydi. Zemin kata vardığında gördüğü telaşe biraz duraksamasına sebep oldu.

"Geldi mi veteriner Haşmet Ağa?"

"Geldi Hanım, geldi ama zor diyor doğum için."

"İki can da kurtuluşa erse keşke!"

Peyker yengesinin hüzünle söylediği bu cümlenin ardından korkuluğu tutan küçük eli titredi Hazan'ın. Telaşe içerisinde olan ev halkı yeniden ahıra yönelirken onun avluya çıkıp da ahıra doğru adımlarını attığını görmemişti. Hazan'ın ise minik yüreğinde tıpkı annesini haince yitirdiği o geceki gibi bir acı belirmişti. Siyah saçları esen ılık rüzgarda dalga dalga olurken çıplak ayakları da toza bulanmıştı. Ahırı gördüğünde durdurdu adımlarını.

"Anneyi kurtaramadım Bey'im."

"Yavrusu?"

"Yavru hayatta çok şükür."

"Hazan, ne işin var burada? Gir içeri hadi!"

Baran'a baktığında siyah gözleri dolu doluydu küçük kızın. Annesi ölmüş, diyordu içinden. Bu cümleyi sürekli tekrar ediyordu.

"Hengame arasında başına bir iş gelmesin, gel hadi. Hem niye ıslak gözlerin? Kâbus mu gördün yine?"

Baran'ın kollarının arasındaydı o an fakat kâbus kelimesinden sonra aniden geriye fırlayıp ahıra doğru koşmaya başladı. Ağabeyinin "Dur!" nidalarına aldırış etmeden koştu. Ahırın önüne geldiğinde ise amcasının elini tutup ona bakmasını istedi.

"Sessiz kızım, korktun mu sen?" deyip kucağına aldı onu Haşmet Ağa hemen. Hazan'ın ise bakışları ahırın içinde paytak adımlarını atma çabasında olan tayda takılı kalmıştı. Haşmet Ağa bunu fark edince saçlarını sevdi onun. "Heh! Hergele sonunda başardı adım atmayı!"

"Benim arkadaşım olabilir mi?" diye sordu işaret diliyle küçük kız amcasına.

Haşmet Ağa bir taya baktı bir de kucağındaki kıza. İkisinin ortak özelliği en çok ihtiyaç duyduğu kişiye, bir anneye hasret kalmış olmalarıydı. Nitekim bunu küçük elleriyle Hazan da kelimelere dökecekti.

"Benim gibi o. Ben çok ağladım ama o ağlamasın."

Haşmet Ağa boğazında bir düğüm olan kelimeleri dile getiremedi. Küçük siyah gözlerden akan yaşları silip yanaklarına hafif öpücük bıraktı. Aslında komşu çiftlikte yeni doğum yapmış bir at vardı ve o at tayı büyütür diye düşünmüştü. Fakat şimdi birdenbire gelen küçük yüreğin bu isteği onu alaşağı etmişti. "Olur. Kalsın tabii."

Hazan bir heves inmişti kucağından, soluğu tayın yanında almıştı. Sinan o ara veterinerin yardımcısı ile temizlemeye çalışıyordu tayı. Hazan'ı görünce ilk şaşırsa da sonra gülümsedi. Bu iki yüreğin hüzün bağını herkes kabullenmişti.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon