-52- Hoş Geldin!

4.1K 302 107
                                    

🍁

Hazan yanca uzanmış, yumruk yaptığı eline başını yaslamıştı ve uyuyan eşini izliyordu huşu içerisinde. Boşta olan eliyle genç adamın alnına dökülmüş bir tutam saçını tüy kadar hafif dokunuşuyla geriye çekiyordu ama saç gerisingeriye yerine dönüyor, yeniden alnında duruyordu. Hazan için yarım saattir bu durum oyuna dönmüştü. Yeniden aynı şey olduğunda iç çekip yine geriye aldı saçı, dudaklarına zarif bir tebessüm yayılırken avucunu Yağız’ın yanağına yasladı bu kez. Genç adam onun bu dokunuşuyla gözlerini kırpıştırsa da açmadı. Genç kız ise sevgi dokunuşunun ardından başını eğip dudaklarının bitimine ufacık bir öpücük bıraktı, geriye çekilip baktığında Yağız’ın dudağının gülümsemeyle kıvrıldığını görünce kendi de gülümsedi.

“Yine yapsana.” diye mırıldandı genç adam gülüşünün arasında.

“Neyi?” diye sordu Hazan da. Yağız’ın ise gözleri hâlâ kapalıyken muzır gülüşü yayıldı dudağına: “Güz Çiçeğim, sözümü...” ikiletme, diyerek bitiremedi cümlesini çünkü Hazan dudaklarını örtüleyerek kesti. Yağız kolunu belinin altından geçirip onu üzerine çektiğinde öpüşlerine tutkuda karışmıştı. Nefeslenmek için aynı anda ayrıldıklarında Hazan alnını alnına yaslamıştı onun.

“Acilen yalnız kalmamız gereken konular var Yağız Egemen.”

“Kaçırsam mı seni acaba?” dedi genç adam neşe karışmış sesiyle. Hazan kıkırdadı ona bakarken. “Ben çok ciddiyim yalnız.” Hazan gülüşüne gülüşü karışan eşine baktı sevgiyle.

“Sen bana gülüyorsun ya böyle, mevsimim hemen yaza dönüyor. Sıcacık oluyorum.” dedi Hazan, gülümsedi Yağız eşinin içini daha çok ısıtmak isteyerek. Gülümserken eliyle de Hazan’ın yanağına dökülmüş saçını kulağının ardına sıkıştırdı. “Bana biraz daha öyle bakarsan alev alacağım Yağız.” dediğinde ise genç adam sarılıp eşinin başının sinesine yaslanmasını sağladı. Hazan kulağını Yağız’ın kalbine yasladığında gözlerini yummuştu.

“Üşümene izin vermeyeceğim artık.”

Hazan çenesini öptü onun, boynuna sokulup kokusunu soludu, hayat damarından öptü sonra da. Yağız’ın hafif kasıldığını fark edince kaşlarını çatıp ona baktı. Yağız nazikçe eşinin çenesini parmaklarının arasına alıp: “Yaramazlık yapıyorsun Güz Çiçeğim ve inan bana biraz daha devam edersen bu odadan çıkamayacağız.” dedi, Hazan yanakları al al olurken saklanmak ister gibi göğsüne sokuldu hemen.

“Yağız...” dedi kısa süren sessizliğin ardından. “Efendim nefesim?” yanıtını aldı eşinden ve devam etti burukça: “Abin ve... Ablam konusunda ne yapacaksın?”

Derince iç çekti Yağız söze girmeden önce: “Sinan ile uzunca konuştuk yolda. Seyit’i onun tüm ısrarına rağmen kayıt ettirmemiş abim nüfusa. Onları bulduklarında ona zarar vermesinler diye yapmış, gerekçesi buymuş. Ama işte, rahat durmadılar. Gözleri küçücük bir çocuğun canını yakacak kadar dönmüş.” Gözlerini yumdu sızlayan yüreğiyle.

“Ne zormuş insanın düşmanının yakınından çıkması, imtihanının akrabası olması ne zormuş.”

Elini eşinin saçlarında gezdirirken: “En kötü nefret, akrabaların nefretidir, demiş Tacitus. Yaşayarak öğrendik resmen bunu.” dedi Yağız. “O nefreti hak etmediğimiz hâlde hem de.”

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin