-50- Son Damla...

3.4K 297 87
                                    

🍁

2020

Yağız lapa lapa yağan karın altında arabasından indiğinde karşılaştığı ilk manzara, siyah giyimli eli silahlı adamların Egemen Konağının etrafında örmüş oldukları etten duvardı. Çoğu kendi adamlarıydı fakat çoğu da düşmanları tarafından tutulmuş hainlerdi. Bir an Hazan'ın gözlerinin önünden götürüldüğü o geceye gider gibi oldu, keskin soluğunun arasında yumdu gözlerini. Hazan'a belli etmemeye gayret etmiş olsa da o da içinde hâlâ aynı şeyleri yaşamanın korkusunu taşıyordu.

Omzunda hissettiği el ile yumulu gözlerini açtı genç adam: "Olabildiğince soğuk kanlı olmaya çalış olur mu?" dedi Kenan, Yağız sakince başını salladı sonra da arabadayken Kenan'ın ona verdiği silahı memnuniyetsizce gri kabanını aralayıp beline taktı. Her şeye hazırlıklı olmalılardı.

Can hariç hepsi gelmişti Egemen Konağına. İçlerinde öldü bildikleri sevdiklerine kavuşmanın mutluluğuna gölge düşürmeye kalkanlara besledikleri bir öfkeyle Yağız'ın yanındaydı hepsi. Yağız'dan kendini koparan Hazan'a merdivenlerden koşarak inen Can sarılmış: "Buradayım ben! Amcam da dönecek, sakın korkma Gizemli Prensesim!" demişti. Hazan da kollarını ona dolamışken Yağız'a geleceksin der gibi bakmıştı.

Ağır adımlarla konağın kapısına doğru adımlarken Yağız, peşinden de sevdikleri geliyordu. Her şeyi bilen sevdiklerinin desteği ile eskisinden de güçlü olduğunu hissediyordu o an. Gerçeklerin umulmadık bir anda ortaya çıkmak gibi bir huyu vardı elbette ve Yağız, nefesinin hayatta olduğu gerçeğinin hiç beklemedikleri bir anda ortaya çıkmasından ilk an korkmuş olsa da artık korkmuyordu. Bundan fazlasıyla memnundu.

Konağın büyük kapısı sonuna kadar açıldığında ise Yağız çatık çehresini dikleştirip içeriye öyle adımını attı. Aşiretin başı çeken büyük çoğunluğu şu anda burada toplanmıştı. Bakışlarını etrafta üstün körü gezdirdi ve an sonra köşede takılı kaldı. Ağabeyi Gökhan bilekleri bağlı bir halde dizlerinin üzerine çökmüş vaziyetteydi, başı öne eğikti. Onun hemen yanında ise Yasemin duruyordu, tıpkı Gökhan'ın yansıması gibiydi. O an bir anlık Ece gibi düşündü Yağız: "Neden karşı çıkmadın Gökhan?" diye sordu kendi kendine. "Neden sustun karar verilirken Gökhan?" Bakışları hemen yanlarına kaydığında ise ifadesi adeta taşlaştı ve o ifade aşiretin en büyük mensubunu buldu.

"Çözün hepsini!"

Saruhan Ağa, bu genç Ağa'nın neye kızdığının farkındaydı ama o gelene kadar duruma müdahale etmek istememişti. Herkesin "Kalbi taş kesmiş!" dediği genç Ağa'nın sahiden de kalbinin durumunu merak etmişti. Seyit'i çok severdi ve onun yansıması gibi duran Yağız'ı da bir o kadar çok sevmişti zaman içinde. Genç yaşında atlattığı birçok badireye rağmen yine de merhametini eksik etmiyordu bunları yaşamasına sebep olanlardan, görmüştü şimdi.

Diğer üyelerin hoşnutsuz homurdanmaları eşliğinde Gökhan'ın elleri çözüldü ardından Yasemin'in elleri çözüldü ve en nihayetinde küçük bilekleri annesi ile babasına yardım edemesin diye bağlanan küçük Seyit'in de elleri çözüldü. Çocuk hemen annesine koşup sarıldı, bedeninin korkudan titrediği bariz belli olurken, çevresindeki körelmiş zihniyetli insanlardan bir kez daha nefret etmişti Yağız.

Seyit'in ıslak gözleri Yağız'ı bulduğunda ise genç adam merhametle gülümsemek için kıvrılan dudaklarını zor zapt etmişti, çocuk ise onun ifadesizliği ile başını yeniden annesinin boynuna bastırırken Yağız'ın ardında duran Sinan'ı görünce yüzü umutla aydınlandı. Tanımadığı insanlar arasında tanıdığı bir yüze denk gelmiş olmanın heyecanıydı bu.

"Dayı!" diyerek annesinin kollarının arasından çarçabuk kurtulup minik adımlarını koşarak Sinan'a attı Seyit. Yine kötülerin hoşnutsuz homurtuları ve sert bakışları onları izlerken, Sinan hiçbir şeye aldırmaksızın eğilip küçük çocuğu kucağına aldı. "Dayı kurtar bizi!" dedi Seyit ona nefes nefese. "Bak ellerimizi bağladılar. Canım yandı. Onlar kötü, kurtar bizi."

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora