-14- Senin suçun değil!

9.2K 488 168
                                    

🍁

Yağız yaşadıklarının verdiği yorgunlukla derin bir uykuya dalmıştı. Hazan onun söylediği her şeyi kelimesi kelimesine duymuş, genç adamın kolları arasında donup kalmıştı. Ne uyku kalmıştı ne de huzur. Hiçbir şey düşünemez olmuştu. Göz kapakları kapanmak için sızlarken Hazan direniyordu. Zar zor bir tepki verdi. Yavaş yavaş bulanık zihni yerine gelirken ve düşünmeye başlarken yutkundu. Kesik kesik nefesler alıp genç adamın, belinde sarılı duran kolunu bileğinden tutup üzerinden kaldırdı. Yavaşça ve olabildiğince sessiz sedasız yataktan kalktı. Yağız o kadar derin bir uykuya dalmıştı ki duymamıştı bile. Arada sayıklıyordu, ne dediği anlaşılmıyordu.

Hazan kalkınca başını iki elinin arasına alıp bir müddet odada dolandı. Başını iki yana salladı. Bu kadar gaddar olabilmiş miydi Emir? İnanamıyordu. Bakışları yatağında uyuyan Yağız'a kaydı. Kol kısmı sıyrılmış tişörtünün altında bandajı gördü.

—Vurulmuş...

Elini boğazında gezdirdi Hazan. Nefesinin daraldığını hissetti. Kalbinde hissettiği acı, bir yumru gibi oturmuştu göğsüne. Atılıp genç adamı uyandırmak istedi bir an. Tüm olanları ayrıntısı ile öğrenmek istedi. Tam adım atacakken durdu.

"Onun gönlü ne sana ne bana yâr olacak Yağız Egemen! Sen de farkındasın."

Aklında yankılanan bu sözlerle genç adamı uyandırma isteğini bastırarak sakin olmaya çalıştı. Çığlık çığlığa bağırma isteği ile dolmuştu içi.

—Bunu neden yaptığını biliyorsun, dedi iç sesi.

"Ben... Çok korktum Hazan... Kalbinde bir yere sahip olamadan ölmekten çok korktum."

—Ne yapman gerektiğini biliyorsun Güz, dedi iç sesi bu seferde.

Yatağında onun yastığına sarılı uyuyan Yağız'a gözleri dolu dolu baktı. Aklından geçen bin bir türlü vurulma senaryosu ve sonucu canını acıta acıta kavurmuştu. Ellerini iki yanında yumruk yapmış derin bir soluğu ciğerlerine usulca çekmişti. Hızla giyinme odasına girdi, üstünü değiştirip yatağın yanında ki komodinin çekmecesini açtı. Kalemi ve kâğıdı çıkarıp aklına gelen her bir kelimeyi yazdı. Notu koparıp cebine sıkıştırdı. Yatağın altına eğilip oku ve yayını aldı. Son kez Yağız'a bakıp güneşin ilk ışıklarını yansıttığı odadan ayrıldı.

Yaklaşık on dakika sonra konağın içinde yankılanan seslere açmıştı gözlerini Yağız. Kokusu burnuna çalınan karısını yanında göremeyince ilk afallayıp etrafına bakındı. Atının nal sesleri yankılanıyordu konağın taş duvarlarında Hazan'ın.

"Hazan! Tek gitme bekle!" diyen sesi güç bela ayırt edince hızla yataktan kalktı. Haşmet Ağa'nın telaşlı sesi gürdü.

"Kızım dur!"

Yağız odadan çıkıp aşağıya doğru inmeye başladı. Baran'a çarptı.

"Hazan-" diye başladığı cümlesini Baran kesti.

"Emir'e gidiyor. Çok sinirliydi. Babamla da çatıştı."

"Duymuş mu..." diye fısıldadı Yağız. Hızla soluğu balkonda aldı. Var gücü ile bağırdı atını dörtnala süren karısının ardından.

"Hazan! Dur! Gitme dur!"

Hazan onun sesini duydu ama ardına bakmadı. Bakarsa dururdu ve aklından geçirdiğini yapmazsa Emir daha da ileri giderdi, biliyordu. Artık emindi, abi dediği o adam eskisi gibi iyi kalpli değildi. Kalbinin aitliğini ondan duyması gerekiyordu.

Yağız durmayan karısının gidişiyle elini taş balkonun mermerine vurdu. "Kahretsin! Of Hazan of!"

Hızla aşağıya indi. Girişte karşılaştığı Sinan'ın elindeki anahtarı görünce bir hız çekti. Kolundaki yarası zorlama nedeniyle kanamaya başlamıştı. Sinirliydi, korkuluydu. Arabaya atlayıp Hazan'a yetişmeye çalıştı. Sinan ve Baran da ardından başka bir araca atlayıp takip etti.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now