-34- Hasret Rüzgarları

4.7K 315 214
                                    

🍁

Sevmek güzeldi belki ama sevdiğini kaybetmek duygusu ağırdı. Özlemek ise o ağırlığı hiç hafifletmiyordu. Kimi insan kaybettiklerinin toprağına dokunarak gideriyordu özlemini, kimileri ise bir fotoğrafına bakarak belki. Kiminin ise özlemi ete kemiğe bürünmüş bir halde gözünün önünde olurdu ve ne kadar sarılsa da ne kadar koklasa da gerçekten özlediği kişiye duyduğu hasreti dindiremezdi. Çığ gibi büyürken hasreti, yüreği özlediğini daha çok isterdi.

Yağız'ın evden çıkmasının ardından Hazan da duştan çıkmış kızının odasına girmişti saçlarını kuruttuktan sonra. Kendine ait bir odası vardı ama kızının yanında kalmayı tercih ediyordu hep. Barlas bunun için Çiçek'in odasını da ikisi için kullanışlı bir alana çevirtmişti. Odaya adımını attığında burnuna dolan koku kan akışını hızlandırdı elinde olmadan.

-Güz, son zamanlarda bu atakların çok sık olmaya başladı. Yine Yağız'ın kokusunu alıyorsun.

Gözü beşikte uyuyan kızına kaydığında yine üzerinin değiştirilmediğini gördü, adımları beşiğin yanında durdu. Beşiğin parmaklıklarını ses yapmadan indirdi yavaşça sonrada uyuyan kızının saçlarına olabildiğince hissettirmeden sokuldu ve kokladı. Kızı yine özlemi kokuyordu. Kucağına aldı kızını içinde hâkim olamadığı özleminin baskın gelişiyle ve odadaki yatağına geçip yanına uzandı. Uyanmasın diye kim bilir kaç takla atmışlardır, diye düşünmeden edemedi. Çiçek ise huysuzca kıpırdanıp onun göğsüne sokuldu, uyanmadı. Hazan buna şaşırsa da duyumsadığı kokunun yoğunluğu ile gözlerini yumdu, haykırışlarıyla uyanacağı uykuya çekildi.

Yağız'ın gidişinin ardından Gürkan gelmişti iş çıkışında. Minik kızı özlemişti, görmeden evine geçmek istememişti fakat uyuduğunu öğrendiğinde ise hem şaşırmış hem de mutlu olmuştu.

"Uykusu düzene giriyor demek ki," dedi arkadaşına bakarken.

Barlas ise öyle olduğunu düşünmüyordu. "Ben de uyutuyorum ama bu kadar derin ve bu kadar huzurlu uyumuyor," dedi arkadaşına.

"Yağız," dedi Gürkan, "bu ismi Fulya biliyor mu?"

"Diyemedim," derken boynunu esnetti genç adam. "Ölmüş eşinin adını taşıyor nihayetinde, travma olurdu."

"Yağız'ın da eşi ölmemiş miydi?" dedi Gürkan merakla, "Afife ninem çok beğenmiş onu."

"Öyle ama alyansı parmağında, öldüğünü kabul etmiyor. Bu her halinden belli."

"Senin de alyansın parmağında," dediğinde, Barlas belli belirsiz tebessüm etti hüzünle. "Ben hariç etrafında yakınlık kurduğun herkes travmalı kardeşim," dedi Gürkan gülerek. "Neyse ki-"

"Neyse ki Çiçek var," diyerek iç çekti Barlas, Gürkan ise başını iki yana salladı.

"Ben varım, diyecektim."

"Her durumdan kendine pay çıkarma," diyerek göz kırptı ona, Gürkan tam cevap verecekken gök gürültüsüne karışan Çiçek'in ağlama sesini duymalarıyla Barlas aniden ayağa fırladı.

"Düştü!" dedi Gürkan telaşla bu acı haykırışı başka bir şeye yoramadı. Barlas ise çoktan salondan çıkmış merdivenleri arşınlamıştı. Koridorun başında yazmasını bağlayarak odaya doğru gelen Afife ninesini gördü ama adımlarını yavaşlatmadı. Odanın kapısını açtığında ise gördüğü görüntü onu dehşete düşürdü.

"Çiçek!"

Kâbus gören annesinin yanında yatağın içine oturmuş ağlıyordu minik kız, Afife Hanım hangisine müdahale etse bilemez bir haldeydi. Hazan da sesli inlemelerinin arasında başını iki yana sallayarak ağlıyordu. İnlemeleri ara ara çığlığa dönüşüyordu ve bu kızını korkutuyordu. Ona seslenenleri duymuyordu genç kız, Yağız'a ulaşmak istiyor ama yapamıyordu. Kollarını kurtarabilse Emir'in doğrulttuğu silahın karşısına kendi geçecekti. Yağız'ın çırpınışını görüyordu, ona ulaşmaya çalışışını. Ve acı haykırışlarını duyuyordu genç adamın: "Bırak Hazan'ı. Karımı bırak!" fakat çırpınmaktan fazlasını yapamıyordu genç kız.

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now