-41- Beyaz sayfa

4.8K 327 130
                                    

🍁

Hazan'ın ve Çiçek'in bir şeyler yemesini sağladıktan sonra kızının bu evdeki odasına çıkmıştı Yağız. Odada oyuncaklar vardı ama kızını gözlemleyebildiği o kısacık zamanda Barlas'ın da dediği gibi oyuncaklara pek ilgisi yoktu. Hazan beşiğin karşısındaki yatakta otururken Yağız da kızı kucağında yanında yer bulmuştu. Çiçek, babasının kucağında olmaktan gayet memnun bir halde minik avuçlarının arasına aldığı eliyle oynuyor, kendi kendine mırıldanıyordu. Hazan ise o an genç adamın boşta olan kolunu kaldırıp altına girdi ve genç adamın elini sıkı sıkıya tuttu.

"İki güzel hanım tarafından paylaşılamayacağım anlaşılan," dedi Yağız sesinden akan neşeyle. Hazan kızının kaşlarını çatıp ona bakmasına yüzünü komik bir şekle sokup yanıt verince Çiçek kıkırdadı. "Ama siz orta yolu bulacaksınız, belli." Hazan kollarını genç adamın beline sardı bu kez, göğsüne saklanmak ister gibi sarılmaktaydı şimdi. Yağız da tek kolunu onun beline doladı. "Bu anımızın sonsuza dek sürmesini o kadar çok isterim ki. Ah... ama güzel dünyamızın acımasız taraflarıyla da yüzleşmemiz gerekiyor işte." Çiçek yere inmek için öne atılınca Yağız kızını serbest bırakmak için istemese de Hazan'dan ayrıldı.

Kızını yere bıraktıktan sonra kendisine bakan eşine "Ben hazırım," dedi işaret diliyle Hazan, "konuşalım her şeyi."

"Nereden, nasıl başlamalıyım bilmiyorum..." dedi genç adamda, "Ama anlatacaklarımdan sonra sakın kendini yaşadıklarımızda suçlu görme. İnsanların kalplerindeki kötülük tohumlarından biz suçlu değiliz Güz Çiçeğim tamam mı?" Hazan eşinin hüzünlü bakan yeşil gözlerine güven veren güçlü bakışlarıyla baktı. "Seninle bir keresinde iki aile arasındaki kinin ne zaman başladığına dair bir konuşma yapmıştık hatırlıyor musun?" Başını salladı Hazan. Ellerini tuttu Yağız güç almak istercesine.

"Annen ve annem... ve hatta baban... eskiden tanıyorlarmış birbirlerini. Ve her şey hepsinin bir araya geldiği o zaman diliminde başlamış...1986'da." Hazan'ın meraklı ve soru dolu bakışlarının altında, tuttuğu elleri bir an olsun bırakmadan Kenan'dan öğrendiği her şeyi anlatamaya başladı Yağız.

Saatler sürecekti bu konuşma. Genç adam arada kâh ayağa kalkıp odada dolaşacak kâh minik kızını kucağına alıp kollarının arasında uyuyana kadar ondan da güç alacaktı sözlerini sarf ederken. Hazan'a "Erkan Kandemir'e duyduğu nefret bu yüzdenmiş annemin..." dediği an geldiğinde ise genç kızın gözlerinin dolmasıyla içi kahrolacaktı.

Hazan ise anlatılanlardan sonra gözleri dolsa ve kendine engel olamayıp hıçkırarak ağlasa da babası olan caninin bahsi geçince duyduklarına pek de şaşırmamıştı. Bu topraklarda töre vardı ve insanlar bu yazısız kuralları kendi bildiklerini okumakta ustaca kullanmışlardı. Bir sebep için kimi zaman küçük bir toprak parçası yetmiş, kimi zaman da bir kadının birini sevmesi yetmişti. Namus toplum için geçerli bir kuraldı oysa. Ama bunu üç maymunu oynayan zihniyetlere anlatmak imkansızdı. Babası kör zihniyetine tutunmuş ve ilk başka bir insanın hayatını karartmıştı. Bundan eski Hazan olsa belki kendini üzecek kadar sorumlu hissederdi ama onca zorluğun üstesinden gelmiş olan bu kadın, bu hırçın yüreğe sahip Hazan babasının geçmişteki kötülüklerinden kendini zerre sorumlu tutmuyordu. Ancak bu, babası olan Erkan yüzünden Barlas gibi iyi bir adamın yıllarca çektiği aile özlemine üzülmesine engel olamamıştı.

"Babam benden annemi aldığı gibi Barlas'tan da ailesini almış..." demişti işaret diliyle uzun süren sessizliğin ardından. Bulundukları odada sadece kızının uyurken aldığı cılız nefesiyle eşinin sert solukları yankılanıyordu. "Çok canı yanmış olmalı bunu öğrendiğinde." Burukça gülmüştü eşine bakıp. "Ondan ailesini alan adamın kızına yardım etmiş baksana, çok üzülmüştür."

GÜZ ÇİÇEĞİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin