- O T U Z S E K İ Z -

1.8K 287 67
                                    


"Yüzük çok güzelmiş."

Pelin başını Ömer'in omzuna yaslamış parmağındaki nişan yüzüğü ile oynuyordu. Davetlilerin büyük kısmı iyi dileklerini sunduktan sonra ayrılmıştı. Geriye kalanlar Pelin'in daha samimi arkadaş ve akrabalarıydı ve kendi arlarında muhabbet ederek vakit geçirmeyi tercih ediyorlardı. Yanlarına gelenler kesilince Ömer'le beraber kendileri için ayrılan taht gibi koltuklara oturmuşlardı. Balkona asılan beyaz perdede Ömer'in tuzlu kahvesini içtiği sahne tekrar tekrar veriliyordu. Arka fonda Duman grubunun 'Senden Daha Güzel' şarkısı çalıyordu.

"Yüzüğü halam seçti. Bir aile yadigarımız olmadığını ama yine de halalık görevi yapmak istediğini söyledi. Ben de beğeneceğini düşündüm çünkü senin gibi alımlı ve ihtişamlı bir yüzük. Ve halamı da kırmak istemedim. Bilirsin."

Ömer omuzlarını silkti. Halası bu dünyada kan bağı olan ve oturup konuşabildiği tek büyüğüydü. Ona saygı ve sevgi besliyordu.

Pelin anladığını belli eder şekilde başını salladı.

"Artık manevi bir değeri de oldu. Bu çok anlamlı."

Pelin elindeki yüzükle oynamaya devam etti. Yüzüğünün ortasında gül şeklinde büyük bir pırlanta taş vardı ve etrafı da küçük pırlanta taşlarla çevreliydi. Hem şık hem de farklı görünüyordu.

"Teşekkür ederim," diye mırıldandı genç kız.

Ömer gülümsedi. Ama daha çok soluğunu verir gibiydi kesik gülüşü.

"Sen bunlardan çok daha güzellerine layıksın. Elimden gelse sana prenseslere layık törenler düzenler ve dünyanın en ihtişamlı takılarını alırdım. Ama biliyorsun elimden gelen şeyler bunlar değil. Sana ihtişamlı, gösterişli ve lüks içinde bir yaşam vaat edemem."

Pelin derin bir nefes aldı.

"Biliyor musun? Eskiden en ihtişamlı düğünün benimki olacağını düşürdüm. Yani istediğim buydu. Ama şimdi tek istediğim senin yanında olmak. Bütün bu törenler ve takılar sevdiğin insan yanında olmadıktan sonra anlamsız teferruatlar olarak kalıyorlar. Sanırım seninle beraber ruhum ve kalbim sadeleşti. Daha pahalı hediyenin daha çok sevilmek demek olmadığını anladım. Ve bundan da gayet memnunum. Senden lüks bir hayat değil sevgi ve huzur istiyorum."

"Ah göçmen kızı..." Ömer resmen inlemişti. "Sarı papatyam... Benim tatlı limonlu pastam... Gözümün nuru sevdiceğim... Ben de seninle değiştim ve güzelleştim. Sevilmeyi öğrendim. Sevmeyi sevdim. Aşkı tattım. Tutkuya boyun eğdim. Seni sevmek benim kaderim. Senin huzurun benim görevim."

Pelin Ömer'in parmağındaki düz ve sade bir şekilde duran gümüş, alyans şeklindeki söz yüzüğü ile oynamaya başladı. Genç adamın elini tutmak istiyordu. Ama bir yanı bundan çekiniyordu.

Ömer genç kadının elini avucunun içine aldı. Artık herkes onların gönül nikahına şahit olmuştu. Ve genç adam da kendini daha rahat hissediyordu.

"Şimdi ne olacak?"

Pelin'in sesi melankolik çıkmıştı.

Ömer başını çevirip şaşkın bakışlarla genç kızı süzdü.

"Düğün hazırlıkları başlayacak. Tatlı bir telaşede zamanın ne kadar saçma bir hızda ilerlediğini göreceğiz. Ve sonra herkesin huzurunda birbirimizi eş olarak kabul ettiğimizi haykıracağız. Arkadaş olacağız. Yoldaş olacağız. Birbirimizle bütünleşeceğiz. Ve bir ömrü paylaşacağız. Sen bir portakalın yarısı bense bir elmanın yarısıyım belki ama ikimiz de birbirimize sarılırsak yine de bir bütün olabiliriz bence."

Portakal Kabuğundan MasallarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin