- O N Y E D İ -

2.9K 418 182
                                    

01.01.2020 saat : 00.05

yılın ilk bölümü...

keyifli okumalar dilerim...


***




Ömer gözünü açtığında kendisini beyaz rengin hâkim olduğu aydınlık bir oda buldu. Tüm bedeni garip bir uyuşukluk hissi ile sızlıyordu. Bir rüya görmüştü. Ne görmüştü rüyasında? Bir kâbus mu? Birileri vardı. Kötü adamlar. Bir de Pelin'i hatırlıyordu hayal meyal. Ateşler içinden çıkıp gelmişti. Sarı saçları rüzgârda savruluyordu. Etrafında sarı haleler gibi parıldıyordu.

Zihninde hiçbir bilgiyi netleştiremiyor bütün anıları buğulu camlar ardından oynatılan eski ve bozuk bir film karesi gibi akıp kayboluyordu. Yataktan kalkmak istedi ama mecali yoktu. Gözleri ile odayı taramaya çabaladı. Yanı başında asılı duran serumu, serumdan koluna damla damla düşen ilacı fark etti. Etrafına iyice baktığında bir hastane odasında olduğunu anlaması uzun sürmedi.

Yalnızdı.

Buna aldırmadı.

Garipsememişti.

Yalnızlık onun kaderiydi.

Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatmaya çalıştı. Nefes alırken kaburgası ciğerlerine ucunda yakıcı zehir olan düşman oku gibi saplanıyor ve ardında keskin bir acı bırakıyordu. Bu acı ile gözünde şimşek çakar gibi bir sahne beliriyordu. Göğsüne tekme atan adam. Onu hatırlamıştı. Ama rüya mıydı gerçek miydi? Bunu hala çıkaramıyordu.

Hastane odasının sessizliği üzerine yapışkan bir ağırlık gibi çöküyordu. Neden buradaydı? Cevabını bildiğine emindi. Ama kafasının içi o kadar bulanıktı ki aradığını bulamıyordu bir türlü. Neden burada olduğunu hatırlamıyordu.

Gözlerini tavana dikti. Uyumak istiyordu. Düşünmek istemiyordu. Bu sessizlikte düşünmeye çalışmak insanı deli edecek kadar sinir bozucuydu. Yalnızlığını severdi. Ama kimsesizliğinden nefret ediyordu. Dudaklarının kuruluğu diline ve damağına yayılmıştı ama su isteyecek kimsesi yoktu. Serumu bitmek üzereydi. Belki hemşire geldiğinde ondan su isteyebilirdi.

Ey Kimsesizlerin Kimsesi bana güç ver...

Her zamanki duasını doladı kalbine. Vücudundaki sızı yerini iğne batar gibi ince ama acıtan ağrılara doğru bırakıyordu. Hissizlik gidiyor yerine ağrılar geliyordu.

Kapı açıldı. Hemşire ya da doktor gelmiş olmalıydı. Biraz su diye mırıldanmaya çalıştı.

"Uyanmışsın. Çok şükür. Su mu istiyorsun?"

Bu tanıdık bir ses tanıdık bir yüzdü.

Pelin elindeki kâğıt bardağa doldurulmuş kahveyi sehpanın üzerine bıraktı.

Ömer hafifçe başını salladı.

"Tamam önce hemşirelere uyandığını haber vereyim. Ve su içebilir misin onu sorayım. Hemen dönerim."

Ömer Pelin'in dönmesini bekleyemeden tekrar uykuya dalmıştı. Hemşireler normal olduğunu söylüyordu. Ama Pelin genç adamın bu kadar uyumasından biraz endişe duyuyordu. Günlerdir hastanede müşahede altındaydı. Ara ara gözlerini açsa da bir dakikadan fazla uyanık kalamıyordu. Her defasında Pelin'i ilk kez görmüş gibi davranıyordu. Hemşire serumu değiştirmiş ve Ömer yine derin bir uykuya dalmıştı. Serum biterken tekrar uyanır demişti hemşire. Ağrı kesiciyi azaltmaya başlamışlardı. Bu yüzden daha sık uyanıyordu. Ama hala kendine gelememişti tam olarak. Onca darbeye iyi dayanmıştı yine de. Hafif çatlaklar ve eziklerle atlatmıştı.

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now