- Y İ R M İ S E K İ Z -

3.4K 425 97
                                    

selam ederim

çok gecikmemeye çalıştım. inşallah bundan sonra daha sık bölüm ekleyebilirim. yorumlarınızı ve desteğinizi çok özlüyorum :(  

keyifli okumalar diliyorum...

**

Pelin neredeyse üç aydır Adana'da çalışıyordu. Koca bir yaz mevsimini çalışarak geçirmişti. Bundan şikâyetçi değildi. Artık mevsim güze dönmüş ağaçlar yapraklarından vazgeçmek için gün saymaya başlamıştı. Pelin de bu sene yaşlı koca bir çınar kadar yaprak dökmüştü. Bir yanı yaprak dökmüş bir başka yandan çiçek açmıştı. Sonra çiçekleri solmuş yine de pes etmemişti. İnsanın başına bu hayatta her şeyin ama her şeyin gelebileceğine olan itimadı artmış ve yaşadıkları ile hayata bakış açısı değişmişti. Anne babasının biyolojik ailesi olmadığını öğrenmiş, ilk başlarda onlara deli gibi kızmış sonrasında bu yaşına kadar ne kadar güçlü bir sevgi ile büyütüldüğünü fark edip ailesine ya da ailesi bildiği o insanlara daha çok bağlanmıştı. Artık onları kırmamak ve üzmemek için daha dikkatli davranıyordu. Kendini onlara karşı borçlu hissediyordu. Belki biraz da mahcup... Bu yaşına kadar her türlü şımarıklığı yapmış ve anne babasından kırıcı bir söz işitmemişti. Her istediği alınmış, hiçbir şeyin eksikliğini hissetmemişti. Bu bile vefa borcu için yeterli birikimdi. Belki de bu yüzden annesi Poyraz'ın teklifini kabul etmesini önerdiğinde ona itiraz etmek gelmemişti içinden. Biz küçük bir şirketiz böyle büyük yerlerde çalışma hayatını daha iyi öğrenirsin demişti annesi. Pelin hemen kabul etmedi ama bir süre daha Adana'da kalmak ona da iyi gelecekti. Hem çalışma hayatı için hem de aşk hayatı için Mersin'den uzak durması daha iyi bir karar olabilirdi. Pelin de bu kararı değerlendirmek istemişti. Ömer'den uzak kalmak kalbine iyi gelecekti. Ya da o öyle sanıyordu. Zaman her şeyin ilacıdır diyen koca bir yalancıydı. Zaman her acının zehriydi. Zaman acıları sadece dinlendiriyordu belki ama asla unutturmuyordu. Her fırsatta, tüm küstahlığı ile acını yüzüne vuruyordu. Zaman zehirli bir ok gibiydi. Sürekli daha derine inen ve zehri tüm vücudunu saran ucu paslı bir ok...

Bir aya yakın zamandır Adana'da kalıyordu. Hafta sonları Mersin'e geçiyordu. Kendisine Operasyon Yöneticiliği görevi verilmişti. Bu geçici bir görevdi. Şimdilik ortak iş yaptıkları şirketlerle daha çok muhatap oluyordu. Tabi ki bunlardan biri kendi ailesinin şirketiydi. Ama Karahanlı Holding'İn birçok iş ortağı vardı. Bildikleri ya da bilmedikleri her alana el atmaya çalışmışlardı. Tabi bu da şirkette kaynak açığı oluşturmaya başlamıştı. Gerçi bu kaynak açığı son dönemlerde daha hissedilebilir bir düzeye çıksa da önceden bu kadar sorun değilmiş gibi görünüyordu.

Pelin odasının camından şirket binasının içine baktı. Buradan baktığında Poyraz'ın odasını görebiliyordu. Bunun bilinçli bir seçim olduğunu düşünse de çok kurcalamamıştı. Poyraz telaşlı görünüyordu. Yanında babası ile hararetli bir şekilde konuşuyorlardı. Pelin iki adamın birbirine ne kadar benzediğini düşündü. Poyraz'ın babası genç adamın abisi gibi duruyordu. Yaşına rağmen sağlığına ve görünüşüne dikkat eden ve iş hayatı ile kendini çok yormayan bir adamdı İbrahim Bey. Saçları şakaklarından hafifçe kırlarmış ama bu yaşlılık izleri adamı çökertmekten ziyade sofistike bir alımlılık katmıştı. Aslında hem Poyraz'a hem de babasına baktığında Pelin'in aklına gelen tek kişi Ömer oluyordu sonunda. Ömer de yaş aldıkça amcasına mı benzeyecekti acaba? Aslında Ömer daha yakışıklı olurdu kesin. Neyse Pelin o zamanları merak etmenin sana hiçbir faydası yok nasıl olsa!

O gün büyük ve önemli bir gündü. Şirket hissedarları ve yöneticiler beraber toplantı yapacak ve borsada ikincil bir hisse açılımı yapıp yapmamayı değerlendireceklerdi. Daha önce dedenin hisselerinden bir kısmını borsada paylaşıma açmış ve şirkete kaynak sağlamışlardı. Şimdi durumları biraz daha kritikti. Bu toplantıya banka yöneticilerinin katılacağını da konuşuyordu şirket içindeki haber kaynakları. Aslında en büyük sorun bu toplantıya dedenin de gelecek olmasıydı. Bütün şirket Feyzullah Bey'den çekiniyor hatta korkuyordu. Adam nemrut suratlı, sürekli bağıran, asla memnun olmayan bir patrondu. İlerlemiş yaşından ve hastalıklarından dolayı şirkete çok sık gelmiyordu. Arada sırada uğrayıp Poyraz'dan bilgi alıyordu. Neden kendi oğluna değil de torununa itibar ettiğini Pelin anlamamıştı ilk zamanlar. Ama sonra İbrahim Bey'in rahat ve gevşek fıtratının ve iş konusundaki ilgisizliğinin buna yol açtığını fark etti. Bu şirket artık Poyraz'a emanetti. Dede bunu bariz bir şekilde belli ediyordu. İbrahim Bey'in de bu konuda bir şikâyeti yoktu. Zaten uzun zamanlar tatile gidip gelmemek gibi huyları olduğu için o da işlere pek hâkim olamıyordu. Aklı tatile yatıyla mı uçakla mı gideceği sorusundaydı genelde. Bir de kadınlara olan düşkünlüğü vardı tabi. Ama o şirket içinde fısıltı halinde konuşulan bir konuydu ve insanlar dillendirmekten pek hoşlanmıyordu. Kadınlar konusunda Poyraz'ın babasını geçtiğini söyleyenler de vardı. Belki doğru olabilirdi. Ama üç aydır Pelin genç adamın yanında herhangi bir kız arkadaş ya da sevgili görmemişti. Bazı akşamlar işten beraber çıktıklarını, arada Poyraz'ın hafta sonları Mersin'e geçip Pelin ve arkadaşları ile eğlendiğini düşününce neden yanında bir kız arkadaşı olmadığını merak etmişti. Ama bunu Poyraz'a sormadı. Genç adamın yakın ve samimi tavrına tezat bir şekilde Pelin mesafesini korumaya çalışıyordu.

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now