- O N Ü Ç -

2.9K 405 177
                                    


Ömer Pelin'in arkasından bakakalmıştı. Genç kız bir hışımla evden çıkmış ve arabasına atlamıştı. O kadar hızlıydı ki ona yetişme düşüncesi bile aklına gelmemişti genç adamın. Daha annesi ve babası kapıya gelmedense yolda hızla ilerlemeye başlamıştı kızın aracı. Ömer genç kızın peşinden gitmekle orada kalmak arasında seçim yapamamış ve olduğu yerde durup Pelin'in sarı saçlarını savura savura gidişini izlemişti.

Hande hanım eşinin omzuna başını gömmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Hamit beyin gözleri dalgın ve düşünceliydi. Yanlarında şirket avukatları Nazif Bey de vardı. Yaşlı avukatın yüzü kül rengine dönmüştü. Hiç biri Ömer'in geldiğini fark etmemiş ya da fark etse bile önemsememişti. Bir hizmetli genç adamı içeri buyur ederken ne olduğunu öğrenmeye çalıştı. Ama çalışanların bir bilgisi olmadığını anladı. Ne olduysa Pelin, anne babası ve avukat arasında olmuştu. Belki bir miras meselesiydi. Belki daha da önemsiz bir durumdu.

Ömer geldiğine ve içeri girdiğine çoktan pişman olmuştu. Odadakiler telaşla Pelin'in telefonunu aramaya başlamış ama çağrılarına yanıt alamamıştı.

"Bir de siz dener misiniz Ömer Bey? Belki telefonunuzu açar."

Hamit Beyin teklifi ile Ömer de Pelin'i aramış fakat telefon uzun uzun çalsa da açan olmamıştı.

Hande Hanım kocasının yanına gelip telaşla konuşmaya başlamıştı.

"Kendine bir şey yapar mı Hamit? Çok korkuyorum. Böyle öğrenmemeliydi. Ne yapacağız şimdi?"

"Tamam canım sakin olalım. Pelin aklı başında bir kız. Bunu da atlatacaktır. Ona biraz zaman tanımalıyız. Biraz sakinleşince geri dönecektir."

Tam bu sırada Ömer'in telefonuna bir mesaj gelmişti. Pelin bulunduğu konumu genç adamla paylaşmıştı.

"Ben artık ayrılayım. Kusura bakmayın yanlış bir zamanda geldim sanırım. Daha sonra tekrar gelirim."

Ömer telaşla ayağa kalktı. Pelin'den mesaj aldığını şimdilik kendisine saklamayı tercih ediyordu. Çünkü ne olduğunu anlamamıştı. Aileyi telaşlandırmak ya da Pelin'in tepkisini alacak bir şey yapmak istemiyordu. Bir aile faciası üzerine kalabilirdi. Temkinli davranmalıydı.

"Olur mu öyle şey Ömer Bey. Siz kusura bakmayın. Son yaşadıklarımızdan sonra Pelin'in sinirleri gerildi. Biz de üzerine gittik galiba. Sakinleşecektir muhakkak. Gençlik işte..."

Hamit Bey Ömer'e kapıya kadar eşlik etmişti. Aralarında yaşanan her ne ise bu olayı geçiştirmeye çalıştığı ve Ömer'den biran önce kurtulmak istediği belli oluyordu. Zaten Ömer'in de kalmaya niyeti yoktu. O yüzden böyle kibar ve nazikçe ama bir o kadar da telaşla kapının dışına atılmaya aldırmadı.

Pelin'in attığı konumu bulması kolay olmamıştı. Sahil yolundan Adana tarafına doğru ilerlemiş ve kuytu bir kıyıya ulaşmıştı. Ulaştığı konum oldukça ıssız ve sakin bir yerdi. Denizin yakınında, tek başına kumda oturan ve sarı saçları rüzgârda savrulan Pelin'i seçebiliyordu. Kumda bata çıka yürüyerek genç kızın yanına ulaşmaya çalıştı.

Pelin sahilde oturmuş elindeki şişeden bir yudum alırken Ömer'in kumsalda komik bir penguen gibi bata çıka yürüyerek gelişini izledi. Allah'tan o gün hava kapalıydı ve sahilde kimse yoktu. Gerçi sahil tıka basa dolu olsa da bu kısım genel olarak boş olurdu.

Ömer önce Pelin'e sonra elinde tuttuğu şişeye baktı.

"İyi misiniz? Aileniz sizi merak ediyor."

Pelin histerik bir kahkaha attı. Dudaklarını kıvırdı.

"Peh! Ailemmiş!"

Konuşurken kelimeler ağzından küfür eder gibi çıkmıştı. Elindeki şişeden bir yudum daha aldı ve yanağından yaşlar akmaya devam etti.

Portakal Kabuğundan MasallarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin