- B İ R -

8.9K 714 305
                                    

başlıyoruz PKM çetesi :) nasılsınız? keyifler yerinde mi? beni özlediniz mi :) geldim geldim bomba gibi devam ediyorum. sizi bekletmedim umarım (:

yorumlarınızı bekliyorum ona göre... yıldızı da tıklamayı unutmayalım. ayrıca tanıdık eş dost kim varsa etiket falan atalım bir kalpli emoji olsun yorum yapalım. hadi bakalım boş durmayalım :) seven sevdiğine sevdiğini belli etsin lütfen <3  

keyifli okumalar portakalcılar...


**



Pelin sıkıntı dolu bir nefes alıp ciğerlerini isteksizce boşalttı. Çalışma hayatını sevmiyordu. Bu saatlerde yataktan bile kalkmamış olması gerekirken sabahtan beri vaktini iş yerinde divane gibi dolanarak geçirmişti. Dakikalar yıl gibi geçiyordu bu iş yerinde. Herkesin bir işi, bir meşgalesi varken Pelin sebepsiz, gereksiz bir eleman gibi geziyordu ortalarda. İşte bu daha da çok canını sıkıyordu. Murat gideli birkaç gün olmasına rağmen Pelin hemen göz ardı edilmişti. Oysa bu şirketle yapacakları önemli bir anlaşma vardı ve ailesi onun buradaki işleri öğrenmesini genç kızdan ısrarla talep ediyordu. Mersin'e dönemiyordu ama burada kalmak da istemiyordu. Zaten Defne de gitmiş yerine çok başka, hiç tanımadığı ruhu yaşlı ninelere dönmüş, içi çürümüş bir kız gelmişti. Yurt dışı gezisi diye umreye gidecek kadar eğlenceden yoksundu artık Defne. Belki yaşlanınca Pelin de giderdi umreye, hani oraları gezmek için ya da merakını gidermek için. Yine de çok ilgi çekici bir memleket değildi; sıcaktan kavrulan ve kaba saba Araplarla dolu bir memleketti sonuçta. Bir Paris değildi ya da Roma... Böyle romantik ve alışveriş dolu seyahatlere çıkmak varken umreye gitmek de Defne gibi sıkıcı bir insanın ve Murat gibi bağnaz bir kocanın isteği olabilirdi ancak. Neyse diyerek omuzunu silkti. Sonuçta onların kararıydı. Etrafındaki insanların kararına saygı duymaya ve hatta tahammül etmeye çabalaması gerektiğine karar vermişti son günlerde. Bu yüzden başka şeyler düşünmek için kendisini zorladı.

Pelin bir nefes daha aldı. Nereden nereye gelmişti düşünürken. İş vardı. Yine aklına gelmişti bu sıkıcı konu. Eve de dönemiyordu zavallı kız. Kısılıp kalmıştı burada. İş vardı ama onun yapacak bir işi yoktu. Buraya boşu boşuna geliyor, eğlenmek için ya da alışveriş için hatta uyuyabileceği tüm zamanları, neredeyse bütün gününü bu koca binada beyhude bir şekilde harcıyordu. Eline ne geçiyordu? Bir hiç! Ömründen boşuna giden bir günden başka bir şey değil.

Kapıyı tıklatıp usulca içeri girdi.

"Beni çağırmışsınız."

Karşısında duran genç adama bakmamaya özen gösteriyordu. Zaten canı sıkkındı sabah sabah! Bir de bu suratsız müdürlerle, patronlarla göz zevkini bozamayacaktı. Hepsi ruhunu karartıyordu.

Ömer başını okuduğu dosyadan kaldırıp karşısında duran genç kıza baktı. Dar mini eteği, uzun topuklu ayakkabıları ve üzerine giydiği tiril tiril askılı ipek bluzu ile iş yerine oldukça iddialı gelen bu kız geçen gün asansöre binecekken adama çarpıp kaba bir şekilde tepki veren kızdı. Alnını sıkıntıyla ovaladı genç adam. Bu kızı kovamazdı. Aslında çok isterdi bunu, gerçi o bir çarpışma için insanları işinden, rızkından edecek bir adam değildi. Ama bu kızda şımarık ve hoppa bir tip vardı ve Ömer bu izlenimden hiç hoşlanmamıştı. Kovmak için iyi bir neden değildi belki ama bir başlangıç olabilirdi. Ve en ufak hatasında kızdan kurtulması hiç de zor olmazdı. Tabi Murat'ın talimatları olmasaydı!

"Evet. Ben işi öğrenmek istiyorum kimse beni takmıyor, diye not göndermişsin asistanımla."

Ortalıkta şirketin hisse sahibi gibi gezen bu kızın havasını söndürmek için can atsa da Murat'a verdiği bir söz vardı maalesef. Ve bu söz demir gibi bükülmez çelik gibi kırılmaz bir emirdi.

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now