- Y İ R M İ D O K U Z -

3.1K 388 195
                                    

sa

çok geciktim biliyorum. araya öyle şeyler girdi ki. bir de çıkacak olan Portakal kokulu Kız kitabımız için bür sürü özel bölüm yazdım. bayram tatili girdi. derken ancak yazabildim. size karşı çok mahcubum. inşallah bölümü severek okursunuz.

selam ve dua ile...


**

Adana'yı sevmiyordu. Bu şehre yaklaşık kırk beş dakikalık araba yolu mesafesinde büyümüş olsa da Mersin ve Adana'nın birbirinden çok farklı olduğunu düşünüyordu. Mersin deniz şehriydi bir kere. Adana ise cehennemin Türkiye şubesiydi. Sonbahar mevsiminde bile nefes aldırmayacak kadar bunaltıcı bir iklime sahipti. Mersin'den daha gelişmiş bir şehir olduğunu kabul edebilirdi. Ama bu gelişmişlik Adana'ya soğuk, mekanik bir hava veriyordu. Oysa Mersin samimiydi. Basitti. Her kaybolduğunda kendini denize paralel bir şekilde bulacağın bir şehirdi. Pelin Adana'yı sevmiyordu. Sabahın köründe işe gitmekten hiç hoşlanmıyordu. Gerçi bir gün önceki olayların dedikodularını dinlemek için can atıyordu.

Ömer şirketi birbirine katmış sonra da Pelin'in odasında keyifle kahvesini içip vakur adımlarla binadan ayrılmıştı. Pelin toplantıda neler olup bittiğini bilmiyordu. Ama az çok tahmin edebiliyordu. Ömer gizli bir şekilde hisse sahibi olmuş ve toplantıya katılarak herkesi şok etmişti. Bu hisseleri nasıl aldığı meçhuldü. Neden aldığı ayrıca bir merak konusuydu. Gerçi Pelin işin içinde yılların birikmiş intikamı olduğunu düşünüyordu. Tıpkı Türk dizilerindeki gibi fakir ve dışlanmış esas oğlan çalışır didinir sonunda zengin ve kibirli düşmanlarının tüm mal varlığını ele geçirir. Gerçekten dizi gibiydi. Aşiret dizisi gibi.

Pelin yüzünde saçma bir gülümseme ile odasına girdi. Aklında senaryosunu kendi yazdığı dizinin fragmanı oynuyordu. Başrollerde Ömer ve Pelin. Bir aşiret dizisi. Zengin kız ve fakir oğlan aşkı. Sonra fakir kız zengin oğlan aşkına dönüşecekti tabi. Bir de birkaç kere vurulup ölümden dönmeleri gerekiyordu. Bolca yanlış anlaşılma olmalıydı. Düşününce aslında Ömer'le yaşadıkları, bir dizinin ilk sezonuna taş çıkartacak şekilde ilerliyordu.

Pelin birden durdu. Masasının önünde duran adama baktı.

"Hoş buldum."

Ömer gülümsedi. Bu kızın kendisine her seferinde böyle şaşkınca bakmasından garip bir haz duyuyordu. İçinden 'ona küçük sürprizler yapın' diye mırıldandı.

Pelin derin bir nefes alıp sakince masasına geçti.

"Günaydın. Erkencisin. Uyku tutmadı galiba."

Ömer masasına geçen genç kıza aldırmadan elindeki paketi önündeki sehpaya koydu.

"Aslında çok güzel uyudum. Adana'nın sıcağını Mersin'in nemine tercih ederim. En azında klima ile sıcaktan kurtuluyorsun."

Pelin kaşlarını kaldırdı.

"Adana'da kaldın yani."

"Evet. İşe ilk günden geç kalmak istemedim. Ayrıca Adana'da işlerim vardı. Geç saatte dönmek istemedim."

Sen bu şehirdeyken ben nereye gidebilirdim ki?

"Neden benim odamdasın peki?"

Çünkü gözümü açtığımda ilk görmek istediğim senin yüzün. Çünkü en çok seni özledim. Çünkü en çok sana hasretim. Çünkü en eksik yanım sensin.

"Henüz bir odam yok. Diğer personeli tanımıyorum."

Pelin gözlerini devirdi.

"Tanıdık bir personel oluyorum yani. O kadar. Buyurun oda sizin haşmetmeapları. Şirket sizin ne de olsa. Ben garip bir personelim. Pelin kim ki! Rahat edemediyseniz masayı vereyim. Üşüdüyseniz gururumu yakayım. Ne buyururdunuz acaba? Hizmette kusur etmek istemem. Sizin gibi alicenap bir beyefendiyi ağırlamak benim gibi aciz bir personel için şereftir tabi ki."

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now