- Pelin 5 -

1.3K 242 173
                                    


Arabayı çalıştırıp park yerinden çıktım. Ömer sessizdi. Ne düşündüğünü merak ediyordum. Aslında hayaletler bir şey düşünemezdi değil mi? O zaman neden sessizce beni takip ettiğini merak etmeye başlıyordum. Kötü düşüncelere dalmamak için arka koltuğa bakmamaya ve orada hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyordum. Ama bu benim aracı öfke ve hırsla kullanmama engel olmuyordu. Bir an önce doktorun yanına geçip sakinleştirici bir ilaç vermesi için yalvarmayı düşünüyordum. Bu sırada bir iki kırmızı ışıkta geçmiş ve birkaç kere kaza yapmaktan kıl payı kurtulmuştum.

"Pelin biraz hızlı gittiğinin farkında mısın? Sakinleşmelisin."

Hala ordaydı! Araba savruldukça Ömer yerinden bile kıpırdamıyordu. Aklım hep arka koltuktaydı.

"Neden? Ölmekten mi korkuyorsunuz beyefendi?"

Dudaklarımı hin bir gülüşle kıvırmış dikiz aynasından arka koltukta oturan adamın içimi yakan görüntüsüne baktım. Onu çok özlemiştim. O kadar özlemiştim ki... Ona her baktığımda canım yanıyordu.

"Kendim için bir korkum yok."

Gözlerimi devirdim ve boğazımdan gülmeye benzeyen garip bir ses çıktı. Ama daha çok küfür etmek istemiştim.

"Ya sen gitsene artık. Bırak beni. Bir sal!"

Ömer etrafına baktı.

"Son hızla sürdüğün bir arabadan nereye gitmemi bekliyorsun acaba?"

Buna histerik bir kahkaha atmadan duramadım. Delirdiğime emindim artık ve kendi hayal ettiğim adamla da kavga ediyordum. Şaka gibi! Ama komik değil!

"Ne bileyim? Uç, kaybol. Puf diye yok ol. Yap bir şeyler, onu da ben mi öğreteceğim sana?"

"Puf diye kaybolacağımı mı düşünüyorsun?"

Dikiz aynasından Ömer'in eğlenirken takındığı o keyifli surat ifadesini görebiliyordum.

"Daha önce yapmıştın. Yine yapabilirsin diye düşünüyorum."

Bir anda yüzü soldu ve suratı asıldı. İçimde tarifsiz bir zevk ve zafer duygusu dolaşmaya başladı. Sanki onun canını yakabilirmişim gibi!

"Pelin ben bir hayalet değilim. Gerçeğim. Yaşıyorum."

"Ömer bunu kabul et. Sen bir ölüsün. Üç ay önce öldün. Ve inan bana hayalet olman ve benim delirmiş olmam şu an yaşadıklarımızı açıklayacak en masum seçenek. Bak delirmiş olmayı kabul edebilirim ama senin beni üç ay habersizce öldüğüne inandırmış olmanı asla kabul edemem anlıyor musun? Beni, seni affedemeyeceğim zor durumlara sokma. Ölmediysen de git kendini bir uçurumdan aşağı at ve beni bu acıdan kurtar."

Ömer bir şey söylemedi. Kalan yolculuğumuzu sessiz ve düşünceli bir yüzle geçirdi.

Hastanenin önünde durduğumuzda saatime baktım. Randevuma beş dakika kalmıştı. Giriş işlemleri derken ucu ucuna yetişebilecektim. Arabayı park alanına park edip indiğimde benim sevimli hayaletim de usulca inip benimle beraber yürümeye başladı.

"Sen nereye geliyorsun acaba?"

"Doktora gidiyorsun. Seni yalnız bırakmak istemiyorum. Yanında geleceğim."

"Beni üç aydır yalnız bıraktın zaten. Doktora da tek aşıma gidebilirim."

Derin bir nefes alıp dudaklarını birbirine bastırdı. Verecek cevabı varken susmayı tercih ettiğinde böyle yapardı. Göğsünü şişirir, derin bir nefes alır ve dudaklarını birbirine bastırırdı. Hayaletini sevdiğim...

Portakal Kabuğundan MasallarWo Geschichten leben. Entdecke jetzt