- Pelin 7 -

1.6K 261 209
                                    

bence bu bölüme kısa diyen çarpılabilir. benden söylemesi :)

keyifli okumalar diliyorum. yorumlarınızı bekliyorum. ayrıca sizi çok seviyorum <3 

şennur kasa


**


Onu affedecektim

Bunu biliyordum.

Ömer'den ayrı kaldığım şu iki günde vardığım sonuç buydu işte. Kalbim nedenini, nasılını merak bile etmemişti. Sadece onun dönmüş olması bile yeterliydi. Onu bir daha kaybetmek göze alamayacağım kadar büyük bir kayıptı. Cehennem biletimdi.

Belki de onu çoktan affetmiştim.

Ama aklım bunu kabul edecek kadar aptal değildi. Ödenmesi gereken bedeller vardı. Geceler boyunca döktüğüm gözyaşlarımın hesabını kim verecekti mesela?

Ömer de benim kadar acı çekmiş miydi acaba? Aklına düştüğüm gecelerde yastığını gözyaşları ile ıslatmış ve gün ışıyana kadar odasının içinde tur atmış mıydı? Belki o da acı çekmişti. Evet, biliyorum o da acı çekmişti. Ama bir mezar başında durup bir daha kavuşamayacağını düşündüğü birine ağlamamıştı. Kanlı canlı olduğumu biliyordu. Bir gün karşıma çıkacağı günü bekliyordu. Oysa ben bitmiş bir hikâyeye ağlıyor ve geri gelmeyecek günlerle kendimi avutuyordum. Hayır, bizim acılarımız bile adil değildi.

Bir süre kalbimi hükümsüz kılıyorum ve aklımın tüm kapılarını açıp içerideki delileri dışarı salarak ciddi bir risk alıyorum.

Beni delirtenler utansın!

En son hastane odasındaydık. Serum bitmeye başlarken benim uyuşukluğum ve halsizliğim hafifliyordu. Hala öfkelenemiyordum ve sanki iki kolumdan biri tutuyormuş da Ömer'e tekme tokat dalmama engel oluyormuş gibi hissettiriyordu. Ama bir şey yapamazdım. Aklımın bir yerinde bariyer vardı ve o bariyer inmeden öfkem de geri gelmeyecekti.

Ömer sessizdi. Ama gözleriyle yalvardığını görebiliyordum. Bakışlarında acı çeken bir adamın yorgunluğu vardı. Aldırmadım. Öfkem yoktu ama aklım yerindeydi. Biranda her söylediğine inanıp kollarına atlayacak kadar da aptallaşmamıştım. Umarım...

Hemşire serumu kolumdan çıkarmaya çalışıyordu.

"Doktorlar artık çıkabileceğini ama evde bir süre dinlenmen gerektiğini söyledi."

Bir şey söylemedim. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Sanki üzerimden kamyonla defalarca geçmişler ve bütün kemiklerimi un ufak etmişler, bedenimde sadece et parçaları varmış gibi hissediyordum.

Ömer kolumdan tutup beni yataktan kaldırmaya çalıştığında ona karşı gelmek ve gurur yapmak aklımın ucundan bile geçmemişti. Yürümek istemiyordum. Ama hastanede kalmak da hiç cazip bir seçenek değildi.

Ömer vücudumun ne kadar gevşek durduğunu fark ettiğinde kaşlarını çatarak bana bakmıştı. Sonra hemen elini belime atarken tüm ağırlığımı ona vermem için tembihledi.

"Çok zayıflamışsın sarı papatyam. Civciv gibi kalmışsın resmen. İyi beslenmelisin. Kendine dikkat etmelisin."

Ömer söylenmeye devam ederken tek yapabildiğim sakince dinlemekti. Ruhumu iplerle bağlayıp duvara yapıştıran o ilacı kim bulduysa ben onun... neyse!

"Kusura bakma son birkaç ayım keyifli geçmediği için iyi beslenemedim. Ah biraz da sinirlerim laçka oldu. Durup durup hastanede gözümü açıyorum. İnanır mısın? Artık delirmediysem bile delirmenin en iyi çıkış olduğuna inanmaya başlıyorum. Bu da deliliğin ilk evresi olsa gerek."

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now