- Pelin 9 -

2K 221 371
                                    

bakın yine uzun bir bölüm yazdım bence :) hem bir karakter daha ekledim kitaba. 

keyifli okumalar ..


**




"Pelin bunu giymemi istemiyorsun değil mi?"

Ömer ona uzattığım siyah kapüşonlu üste bakıyordu. Önünde Pel-Mer yazan gayet masum bir kıyafetti.

"Ya neden bu kadar itiraz ediyorsun Ömer? Sıradan bir kıyafet. İnsanlar önünde abuk subuk yazılar olan bir sürü kıyafet giyiyor. Ne yani Pel-Mer den mi utanıyorsun?"

Kaşlarını çatıp omuzlarımı dikleştirdim. Ömer'in itirazları beni daha da kışkırtıyordu. Bu kıyafetleri boşuna mı yaptırmıştım ben? O kıyafet giyilecek diyorsam Ömer de paşa paşa giyecekti.

"Utanmıyorum hayatımın anlamı. Ama kocaman pembe renk Pel ve Mavi renkli Mer yazısını göğsümde taşımak, ne bileyim, evde kendi özelimizde giysek bunları?"

Ne özelinden bahsediyorsun Ömer? Özel zamanda giyilecek kıyafet mi bu Allah aşkına? Özelimiz mi kalmış bizim?

"Niye Ömer? Utanıyor musun yoksa? Yoksa Mur-Mer yazdırmamı mı tercih ederdin?"

Ömer yüzünü ekşitti. Düşüncesi bile insanı ürpertiyordu. Ben bile söyledikten sonra tükürüp tövbe etme isteği ile dolmuştum.

"Utanmıyorum tabi ki. Seni sevdiğimi kanıtlamak için böyle şeyler giymeme gerek yok ki!"

"Ömer beni deli etme. Bak sana ilaçlı gazoz verir uyuturum sonra da alnına dövme yaptırırım. Pelin'in malıdır yazdırırım. Yaparım bunu biliyorsun."

"Mal mıyım ben?"

Gözlerimi devirip başımı geriye attım. Sinirsel bir kahkaha attıktan sonra Ömer'e öfkeli gözlerle baktım.

"Bu konuşmadan bunu çıkardıysan artık," Ellerimi iki yana açıp dudaklarımı büzdüm. "Bilemeyeceğim."

Kızmadı. Gülmedi de. Gözlerine hüzün bulutları çöktü yine. Bugün gözleri siyah renkti. Ömer'in bal rengi gözlerinden oldukça koyuydu. Bu renk onda ürkütücü bir kötülük varmış gibi izlenim veriyordu. Ruhuma karabasanlar salıyordu bu gözler. Beni siyah bir kuyunun dibine atıyor ve orada kapatıyordu. Gözleri simsiyah bir gece gibi içine çekiyordu beni.

"Pelin alnıma öyle bir şey yazmana gerek yok. Kalbimde sadece senin adın var zaten. Hem benim yaralı ruhumu kimse istemez. Köşeli kalbime kimse bakmaz. İçin rahat olsun."

Yine aynı noktaya geri dönmüştü. Ömer kimsenin kendisini sevmeyeceğini düşünmeye başlamıştı. Bu duyguyu kalbinden uzaklaştıramıyor, kalbine kırdığı zincirlerini kıramıyordu. Ve ben de son günlerde onu böyle düşünmeye itiyor muydum acaba?

"Acıtasyon yapma bana Ömer."

Ömer dertli bir nefes aldı. Yine derinlere dalmıştı anlaşılan. Ona dokunup yanmakla dokunmayıp acı çekmek arasında kalmıştım. Bir süredir soğuk davranmak için tüm enerjimi harcamam gerekiyordu zaten.

Aramızda kırılgan bir sessizlik oldu. Ömer konuşmak istiyor ama cesaret edemiyordu. Ben verdiğim tepkiden pişman olmak için kendimle savaş veriyordum. Bir yanım onu böyle tersleyip durma diye aklımı azarlarken diğer yanım çok çabuk mayıştığı için kalbime kızıyordu.

"Acıtasyon yapmıyorum Pelin gerçekleri söylüyorum. Şimdiye kadar kimsenin beni böyle ezik bir zavallı gibi görmesine izin vermedim. Hep dik hep sağlam durdum. Ama sen gör istiyorum. Beni gör Pelin. Kalbimde bir çocuk var. Yol kenarında tek başına kalmış bir çocuk düşün önünde ters dönmüş dumanı tüten bir araba, içinde sevdikleri var. O çocuk sadece başı okşansın, biri onu sevip sarmalasın kurtarsın istiyor. Yıllarca o çocuğu susturmaya çalıştım. Ben hep sevdim Pelin. Ama hiç sevilmedim. O çocuk hiç susmadı. Şimdi tam da bir düzenim olacak beni de seven biri var derken... Şu düştüğümüz hale bak. Beni kim sever sen sevmezsen?"

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now