- D O K U Z -

3.3K 432 115
                                    

Selam PKM Çetesi :)

şu an saat 00.07 ve benim bilgisayar ekranına bakmaktan gözlerim yanıyor. :/

umarım bölümü beğenirsiniz. ama bölüm sonu yorumlarınızı tahmin edebiliyorum: bölüm kısa olmuş :S

en kısa zamanda devamını yazmak niyetiyle diyorum inşallah sık sık buralardayım ne de olsa. soğutmadan yazdıklarımı ekleyeyim dedim. 

keyifle okursunuz inşallah...

like ve yorum bekliyorum ona göre (:

selam ve dua ile..

ponçik yazarınız, nöbetçi yazarınız Şennur Kasa


**



"Ben bu türkü çok severim."

Pelin radyonun sesini açtı.

"Biz de göçmeniz biliyor musun?" Güldü. "Selanik nerde Mersin nerde? İnsan İstanbul'a falan yerleşir. Ama işte büyük babam buraları görünce çok beğenmiş. Meyveyi de pek severmiş rahmetli. Tabi savaş zamanı buralar ucuzmuş da. Ucuza da kapatınca meyve bahçelerini, cennet gibi gelmiş büyük dedeme. Deniz var, yeşillik var. İzmir'e de gitmiş büyük dedem. Ama savaş orada çok şiddetliymiş. Buralar da az fena değilmiş hani. Şu yukarda Mersin kalesi var hiç gördünüz mü orayı? Bir gün gezdireyim Mersin'i."

Pelin susmuyordu. Bazen anlattıkları Ömer'in kulağına kuş cıvıltısı gibi gelmeye başlıyordu. O kadar uzun konuşuyordu ki bir süre sonra dinlemeyi bile bırakıyordu genç adam.

Birkaç gündür işe beraber gidiyorlardı. Pelin silahlı saldırı ve üstüne gelen Boğaç'ın öldürülmesi yüzünden tek başına kalamıyordu. Bu yüzden Ömer'in peşinden ayrılmıyordu. Aslında cinayet olayından sonra bir iki gün işe gelmemişti. Ömer bunun daha uzun süreceğini umuyordu fakat Pelin evde sıkıldığını bahane edip yine Ömer'e musallat olmuştu. Gerçi İstanbul'daki hallerine göre çalışmak için oldukça hevesli görünüyordu. Bu yüzden eskisi kadar itici gelmiyordu adama.

"Daha ne kadar dosyaları inceleyeceğiz acaba? Yani dosyalardaki sorunlarla ilgili yetkili kişilerle görüşmeyi düşünmüyor musunuz Ömer Bey?"

Ömer şaşkınlıkla genç kıza baktı. Fabrikaya yaklaşmışlardı. Pelin gayet ciddi ve hatta bilinçli bir şekilde sormuştu soruyu. Öncesinde onca gereksiz konuşma yapmış olmasına rağmen şimdi tam bir iş kadını gibi davranıyordu.

"Durumun farkında olduğunuzu bilmiyordum. Şüphelerinizi benimle de paylaşmak ister misiniz?"

Pelin gözlerini devirdi.

"Yapmayın ama! Beni deniyorsunuz değil mi? Yani bu kadar büyük rakamlı faturaların o fabrika ile alakalı olamayacağını anlamayacak kadar aptal bir kıza mı benziyorum sizce? Ayrıca fatura kesilen bazı firmaları araştırdım. Hem internetten hem de anneme babama sorarak. Bazılarının hayali firmalar olduğuna eminim. Burada kirli işlerin döndüğü konusunda şüphelerim var."

Pelin gözlerini kısmış perili bir eve bakar gibi yolun sonunda görünen fabrikaya doğru bakıyordu.

"Evet, uzun süre denetlenmedikleri için biraz abartmışlar ve dengesizce faturalar kesmişler. Bu da bir aptalın bile gözünden kaçmayacak kadar büyük hatalara yol açmış." Ömer bir anda yaptığı gafın farkına varıp Pelin'e döndü. Genç kızın suratı bir anda mor rengine bürünmüştü. "Kusura bakmayın Pelin Hanım öyle demek istemedim. Yani aptalca hatalar yapmışlar demek istemiştim. Bununla ilgili bugün bir şeyler yapmayı planlıyorum."

Portakal Kabuğundan MasallarWhere stories live. Discover now